Trabzonspor, mahkûm psikolojisi ve camiayı bekleyen tehlike

Kurumsal yapı oluşturulmadan gelecek bir şampiyonluk –ister 50. yılda gelsin ister 51.- camiayı büyük ve karşı konulmaz bir rehavete sürükleyecektir.

Trabzonspor, mahkûm psikolojisi ve camiayı bekleyen tehlike
Trabzonspor, mahkûm psikolojisi ve camiayı bekleyen tehlike Admin
Advert

UEFA’dan gelen karar camiaya derin bir nefes aldırdı. Çok daha ağır bir ceza gelme ihtimali vardı, bu karar amiyane tabirle “çok ucuz yırtmak” olarak değerlendirildi. Bu sonuç elbette mevcut yönetimin başarısıdır ve onların artı hanesine yazılmalıdır. Tıpkı başarısızlığın da hanelerine eksi yazılması gerektiği ve yazıldığı gibi.

Neye sevindiğimizin farkında olmamız gerekiyor. Ölebilirdik, sıtma olduğumuzu öğrenince sevinçten havalara uçtuk. Eğer verilen reçeteyi titizlikle uygulamazsak yine ölme ihtimalimiz var, Allah gecinden versin.

Bir insan çok darlanmış, çok bunalmış ve bu durum çok uzun bir müddet devam etmişse o insanın psikolojisinde bozulmalar meydana gelir. Bu kara dönemde en ufak bir ışık görse haddinden fazla bir mutluluğa kapılır.

Bu durum topluluklar için de geçerlidir. Trabzonspor Camiası 2011’den bu yana çok kötü günler geçiriyor. Kabûs bir türlü bitmek bilmiyor, hatta git gide daha da korkunç bir hal alıyor.

Hatırlayın; bir önceki başkan İbrahim Hacıosmanoğlu Fenerbahçe maçı sonrası arabadan kafasını çıkarıp da “başkanınız gelsin ulan!” dediği zaman o günü bayram ilan etmediğimiz kalmıştı. Asla kendisine oy vermeyecek olan, Trabzonspor camiasında da tanınan bir kişi o hadiseden birkaç gün sonra görüştüğümüz bir mecliste “oooh, nasıl da yüreğimin yağları eridi, öyle bir rahatladım ki sormayın” diyordu.

Ben de bu camianın bir ferdiyim ve 2011’den sonra yaşanan süreçten herkes kadar muzdaribim ama işte o “başkanınız gelsin ulan!” günlerinde ayrıca nasıl bunaldığımı anlatmam mümkün değil. Bu kadar sevinip rahatlayacak ne olmuştu? Hangi problem halledilmişti? Orada toplanan Fenerbahçeliler bizim başkanın hareketi sonrası arkalarına bakmadan kaçmışlardı da biz mi görememiştik? Öyle olsa ne olacaktı? Başkanları gelse ne olacaktı? Bu kadarcık bir cesaret (?) gösterisiyle bunca mutlu olmak neyin nesiydi?

Bu tam anlamıyla mahkûm psikolojisiydi. Nazım Hikmet’e “Toprak, güneş ve ben. Bahtiyarım” diye şiir yazdıran duygu. İnsan hapiste nasıl bahtiyar olabilir? İşte, öyle bir psikoloji içindesiniz ki uzun zaman sonra kısıtlı bir süre için bile olsa toprak ve güneşi görünce oluyordunuz.

Askerlik psikolojisi de öyledir. Şu tezkere günü bir gelse de sivilleri giyip o kapıdan bir çıksa, her şey tozpembe olacaktır asker için. Dışarıda bekleyen zorluklar akla bile gelmez.

Şimdi. Trabzonspor önümüzdeki sezon kazara bir şampiyon oluverse… İnanın her şey unutuluverir. Büyük bir enerji boşalması olur, daha ne kurumsallaşmaya bakan olur ne de profesyonelleşmeye. Eee, şike meselesi de unutulanlar arasında yerini alır tabii.

Ersun Yanal’ın ikinci döneminin başında İstanbul’da Galatasaray’ı 3-0 yendiğimiz maçtan sonra da camia olarak “bahtiyar” olmuştuk da biz oynanan oyunu eleştirdiğimiz zaman bir araba laf işitmiştik. Galatasaray gibi bir rakibi deplasmanda farklı yenmiştik işte, daha ne istiyorduk… Ne oldu sonra?

Bu ciddi bir tehlikedir. Kurumsal yapı oluşturulmadan gelecek bir şampiyonluk –ister 50. yılda gelsin ister 51.- camiayı büyük ve karşı konulmaz bir rehavete sürükleyecektir. Camianın kanaat önderleri şimdiden gerekli uyarıları yapmalı, karar mekanizmaları da tedbirlerini almalıdır. Yoksa “kazara” gelecek bir şampiyonluk, bu camianın görüp göreceği son şampiyonluk olur.

Hiçbir zaman bitmeyeceğini sandığımız efsane yıllarda düştüğümüz hataya tekrar düşmeyelim. Kurumsallaşma o zaman gerçekleştirilseydi bunca acı ve sıkıntı da çekilmezdi geride kalan 30 küsur yılda.

Trabzonspor İbrahim Hacıosmanoğlu Muharrem Usta Nazım Hikmet
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg