Ah Beşikdüzü ah!

Beşikdüzü sahilinde birkaç tur volta atmadan, güzelim şehir meydanında dostlarla iki satır gonuşuk edip bir süzeksiz çay içmeden geçirdiğim tatil benim için tatil değildi.

Ah Beşikdüzü ah!
Ah Beşikdüzü ah! Admin
Advert

Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Beşikdüzü diğer bazı komşu yerleşim birimleriyle birlikte büyük bir felaket yaşadı. Bu ilk değildi, öyle anlaşılıyor ki son da olmayacak. Yağan yağmurun miktarını belirlemek gibi bir teknolojiye henüz sahip değil insanoğlu, dolayısıyla yapılması gereken miktar ne olursa olsun vereceği zararı asgariye indirmeye çalışmak. Buraya döneceğiz, şimdi biraz gerilere gidelim ve büyük resme bakmaya gayret edelim.

Beşikdüzü biz Şalpazarlıların sahilidir. Denizi gördüğümüz yerdir. Hele biz Aşağı Şalpazarlılar (Şalpazarı ilçe merkezinin deniz tarafında kalan köyler) için daha da önemlidir, Şalpazarı çarşambaları kadar değilse de perşembe günleri bizim için de çarşı günü sayılır. Hâsılı kelam, hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır Beşikdüzü.

1981’de İstanbul’a yerleştikten sonra, dört gözle beklediğim tatil gelir gelmez otobüse atlar memlekete koşardım. Eynesil Tüneli’ni geçince nefesim tutulur, Beşikdüzü göründüğünde Cennet’e geldim sanırdım.

Sahilde birkaç tur volta atmadan, güzelim şehir meydanında dostlarla iki satır gonuşuk edip bir süzeksiz çay içmeden geçirdiğim tatil benim için tatil değildi. Sanırım pek çok kişi için de aynı şey geçerliydi. İstanbul’a döndüğüm zaman tatil deyince aklıma ilk gelenler bunlar olurdu, gelecek yıla kadar da halüsinasyonlar görürdüm.

Gene öyle bir yaz geldik baktık ki, o şehir meydanına koca bir bina dikilmiş! Bu da neyin nesiydi? Öğrendik ki belediye binasıymış. Aklımız almadı bu işi. Beşikdüzü, düz arazi sıkıntısı çekilen bütün Karadeniz sahilinde bu konuda en şanslı bölgelerden biriydi, bir belediye binası yapılacaksa dünya kadar yer vardı çünkü. Dönemin belediyesi hangi gerekçelerle böyle bir tercihte bulundu bilmiyoruz, fakat “şehir” denince olmazsa olmaz unsurlardan biri olan meydan ortadan kalkmış, güzelim Beşikdüzü boğulmuş kalmıştı. “Neyse” dedik, sahilde volta atmaya devam ettik.

Yıllar geçti. Gün geldi, malum sahil yolu inşa edildi. Tabii bir sürü tartışmayla beraber. Bu sefer de şehir öyle bir hale gelmiş ki, artık bir sahil kasabasında olduğunuz hissini kesinlikle yaşamıyorsunuz. O güya deniz kenarında kurulmuş parkta bile. Eski yol ile yeni yolun arasında inşa edilmiş tesisler vs. de vaziyeti kurtarmıyordu. Artık benim nazarımda Beşikdüzü Beşikdüzü olmaktan çıkmış, uğradığım zaman en kısa zamanda ayrılmak istediğim bir yer olmuştu.

Şimdi bu afetten sonra şehir merkezinin deniz seviyesinden alçakta olduğu ve merkezin kotunun yükseltilmesi gerektiği gibi ifadeler sarf edildi. Bu nasıl yapılacak bilmiyorum. Koca şehrin altına takoz konamayacağına göre esaslı ve kapsamlı bir kentsel dönüşüm planlanıyor olsa gerektir. Zaten aldığımız bilgiler de o yönde.

Eğer sözü edildiği gibi bir kentsel dönüşüm gerçekleşecekse, sel için alınacak önlemlerin yanı sıra şu meydan meselesi de halledilmeli, belediye binası münasip bir yere yapılmalıdır diye düşünüyorum. Fırsat bu fırsattır. Adam gibi bir kentsel dönüşüm projesi hayata geçirilirse, Beşikdüzü yine o bizim gurbette bütün bir yıl halüsinasyonlarını gördüğümüz rüya ülkesi olur mu bilmiyorum. Ancak bugünkü ucube halinden kurtarılması için bulunmaz bir fırsat olduğu kesindir.

Mevcut belediye başkanı Orhan Bıçakçıoğlu, bugüne kadar sergilediği performansla bu hamleyi yapabileceğini de göstermiştir. Bu sadece memlekette yaşayan akrabalarımız, hemşehrilerimiz için değil, biz gurbette memleketi yaşayanlar için de büyük önem arz etmektedir. Umutluyuz, gelişmeleri takip edeceğiz.

 

Beşikdüzü sel felaketi Orhan Bıçakçıoğlu kentsel dönüşüm Eynesil Şalpazarı
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg