Marshall Yardımı dedikleri...

Marshall Yardımı, 1947’de önerilen ve 1948-51 yılları arasında yürürlüğe konulan bir yardım paketi… Aslında 16 ülkeye birden yapılmış. Biz de onlardan biriyiz.

Marshall Yardımı dedikleri...
Marshall Yardımı dedikleri... Admin
Advert

Batı ve Amerika “o yıllarda” bizi çok sevmiş olacak ki yardım üstüne yardım yapıyorlardı.
Hele 2. dünya savaşının ardından ABD’nin yaptığı “Marshall yardımı” var ki!?.
1947’de önerilen ve 1948-51 yılları arasında yürürlüğe konulan bir yardım paketi…
Aslında 16 ülkeye birden yapılmış. Biz de onlardan biriyiz.
Adı da güzel: “ekonomi kalkınma yardımı…”
Süt tozu yardımı, buğday yardımı, mısır özü yağı yardımı… yardımı…

Bizimse zeytinimiz çok, nüfusumuz azdı o günlerde. Yani bize çok bile gelirdi.
Geçinebilirdik zeytinimizle, zeytinyağımızla…
Hatta dışarıya satar, para dahi kazanabilirdik…
Katlettiler bizi, ırzımıza geçercesine… Milyonlarca zeytin ağacını kestirdiler, yok ettiler. Kalan zeytinlerimizi de bizden aldılar. (Hani zararlıydı ya, iyilik olsun diye aldılar.)
Neden bunları yaptılar: Çünkü (bizi çok seven ve düşünen) ABD’nin yığılmış mısır dağları vardı. Onları bize kasmaları gerekiyordu. Sahi ne kadar acizdi yöneticilerimiz. (Başka ifadeye dilim varmıyor ki.)


Üstelik bunları “yardım” diye bize sundular. Bizi güpegündüz hem maddi olarak soyuyorlar hem bize sağlıksız onca besini abartılı satıyorlardı. Bir de adına yardım diyorlardı.
Bu yetmezmiş gibi bir de bazı ilim adamlarımızı, doktorlarımızı satın alıyorlardı.
Efendim, “tereyağı ve zeytinyağı” çok sağlıksızmış, oysa mısır özü yağı çok sağlıklı imiş.
Mış… mış… mış…
Bunları söyleyen o etkili yetkili şahıslar öte dünyada şu anda ne yapıyorlar acaba?.

Bunun adına ne demeliyiz şimdi. Of oooof, Bizim Temel’in dediği gibi: “deniz bittu...”
Bunlar yetmezmiş gibi bir de kültürümüzü- sanatımızı da iç ediyorlardı.
Zeytin yağı için türkü bile söylettiler bu millete. Vay anasına be!..
“Zeytin yağı yiyemem aman / basmada fistan giyemem aman…”
Ha unuttuk bir de “kot”ları vardı bu sömürgecilerin… Kot varken basma mı giyilir be!.
Kot’u da moda diye sundular o arada…
“Basma da fistan giyilmez” dedirttiler… Koyun gibi, dedik biz de!.


Mısır özü yağını bize sunan zihniyet o yıllarda tereyağımızı da bizlere kanser yapıyor diye yasakladı. Çünkü “margarin yağı” fabrikası kurulmuştu…
Ah benim garip, yanmış yıkılmış milletim ah!.
O günlerde o benim canım milletim, ne kadar heyecanla o şatafatlı liderlerin peşine nasıl da düşmüşlerdi!. O türküleri ne de içten söylüyorlardı.


Bir de utanmadan o günlerde zeytinyağına iftira atmışlardı: Zeytinyağı ısınırsa kanser yapar…
Halbuki, zeytin yağı en zor yanan yağdı.
Hele tereyağı insan vücuduna tam tamına ayarlı çok doğal ve sağlıklı bir yağdı.
Ama onu maalesef birçok satılmış ilim adamı tu kaka sayarak insanları vücut düşmanı margarin yağına mahkum ettiler…
Benim milletim de onları adam sandı ve inandı. Of, oooof!.


Bu sömürgecilere çok dikkat etmeliyiz. Şimdi de kimbilir neyi bize kasmaya çalışmaktadırlar!?.
Bir taraftan tohumları perişan ettiler, bir taraftan da doğumları…
Ne bitkiler sağlıklı, ne hayvanlar, ne de insanlar…
Kendimiz de bozulduk, neslimiz de…
Diyorlar ya: artık dünyanın çivisi çıkmış diye…
Hep birlikte haykıralım:

Doğal yiyeceklere sahip çıkalım. Tohumu bozulmuş hiçbir bitkiyi ekip dikmeyelim.
Mümkün olduğu kadar yerli malı kullanalım.
Birbirimizi uyaralım, birbirimize sahip çıkalım.
Yoksa topyekün yok olacağız, topyekün!.

Geleceğimizin yok olmasına müsaade etmeyelim.

İbrahim Hakkı Gündoğdu Marshall Yardımı zeytinyağı
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg