Bir futbol kulübünün en önemli organı şüphesiz yönetim kuruludur. Çünkü transfer, altyapı, tesisler, mali yapı, sponsorluklar v.s. gibi uzayıp giden birçok işi yönetim yapar. Galiba İngilizlerin sözüydü, “büyük futbolcu, taraftar veya takım yoktur, büyük yönetim vardır” derler.

Gelin görün ki bizde kulüp yönetimi seçilirken listeler oluşturulur. Yok benim adamımı listeye al, yok benim 300 oyum var falan filan… Başkanlığa aday olan kişi, özellikle son seçimlerde yaşadığımız gibi çekişmeli bir seçim bekleniyorsa, liyakat ve uyumlu çalışmadan çok, daha fazla oy almanın derdine düşüyor. Listelerle seçime gitmenin tabii sonucu bu.

Ondan sonra ne oluyor? En fazla 2-3 ay sonra istifalar başlıyor. Diğerlerinin de da sesi soluğu kesiliyor. Geriye başkanın etrafındaki 1-2 kişi kalıyor. Trabzonspor yönetimleri, uzun zamandır bu açmazı yaşıyor. Halbuki kulübün en önemli organı böyle mi olmalı?

Bu açmazdan kurtulmanın bence bir yolu var ve bu sistem bildiğim kadarıyla Barcelona Futbol Kulübü’nde uygulanıyor. Başkan adayları seçime şahsen giriyor. Bizdeki gibi liste filan açıklanmıyor. Dolayısıyla başkan adayı da oy kaygısına düşüp uyumsuz ve liyakatsiz bir liste oluşturmak zorunda kalmıyor. Belki asbaşkan adayını açıklayabilir. Bu Trabzonspor’daki İstanbul Kanadı-Trabzon Kanadı meselesinden dolayı faydalı da olur.

Başkan adayı projelerinden bahseder, vaatlerini ortaya koyar, seçime girer. Onun iyi bir yönetim kurulu oluşturup kulübü iyi yöneteceğine ikna olanlar da oyunu verir. Kazanan aday yönetimini seçimden sonra açıklar. Buna karşılık divan kurulunun veya kongre üyelerinin denetleme imkanları artırılabilir. Bu sistemdeki öncelik, başkan adayının “benim 300 oyum var” diyen tufeylilere muhtaç olmadan, doğru kişilerden oluşan bir yönetim kurulu seçebilmesini sağlamaktır.

Futbol kulüplerimizin hala dernek statüsünde yönetildiği ülkemizde böyle bir sistem nasıl gelir, kim getirir bilmiyorum ama bence önümüzdeki seçimlerden önce yapılacak en hayırlı iş bu olur.