İsmail Şirin veda ediyor

Anadolu Yakası Akçaabatlılar Derneği Başkanı İsmail Şirin, Ocak ayı sonunda yapılacak olağan kongrede 15 yıldır başarıyla yürüttüğü görevinden ayrılıyor.

İsmail Şirin veda ediyor
İsmail Şirin veda ediyor Admin
Advert

 

Anadolu Yakası Akçaabatlılar Derneği Başkanı İsmail Şirin, Ocak ayı sonunda yapılacak olağan kongrede 15 yıldır başarıyla yürüttüğü görevinden ayrılıyor. Tecrübeli başkanın gönlü ve vicdanı rahat, çünkü devraldığından çok daha farklı ve üst düzey bir derneği yine güvendiği ve dernek bünyesi tarafından hüsnü kabul gören bir arkadaşına devrediyor. Dernekten kopması mümkün değil, zaten kendisi de yeni yönetimi bütün güçleriyle desteklemeye devam edeceklerini açıkça vurguluyor.

Dernek kapanmak üzereydi

-Dernekçilik ve başkanlık maceranız nasıl başladı?

1997’den 2002’ye kadar yönetim kurulunda bulundum,  2002’de başkan oldum. 2017 Ocak sonu itibariyle de ayrılıyorum. 1996’da kurulmuş olan dernek için kısa bir süre sonra feshedilmek üzere genel kurul kararı alınmıştı. Kurucularımız bir araya geldi ve derneği yürütemedikleri kanaatine vardılar ve bu kararı aldılar. Kongrede Orhan Kasap ağabeyimiz “Ayıp değil mi, Akçaabatlılar bir dernek kurdu ve yürütemiyorlar. Biz yönetime talibiz” dedi. O anda bir yönetim kurulu listesi yapıldı, biz de hasbelkader orada bulunduğumuz için –muhtemeldir ki- nezaketen listeye yazdılar. Yanılıyor da olabilirim ama ben öyle hissettim. O zaman dernekle ve yönetim kuruluyla tanıştık. Sene 1997.

-Bir yıl gibi kısa bir zamanda derneğin yürümeyeceği kanaati nasıl hâsıl oldu?

-Mekân kiralıktı ve kirayı yönetim kurulu üyeleri ödüyordu. Bir yıl içinde bir kaç kez yönetim değişikliği oldu. Başarının kısa vadede geleceğini zannettiler, ki en büyük hatalardan birisidir; bu tür yapılar kurulur ve başarı uzun vadeli bir çalışmanın neticesinde gelir. Kısaca o zaman üst akıl bu işi yönetemedi. Rahmetli Burhan Kasap’ın bir sözü vardır; “Akçaabat insanı farklıdır, hepsi yönetici olmak ister” derdi. Yani yöneticinin de yöneteceği insanlar olması lazım. O dönem böyle bir sıkıntı vardı.

Gençtim ve dernekçiliği fazla bilmiyordum

Yönetim kurulu üyesi olduk ama dernekçilik hakkında çok fazla bir bilgimiz yoktu. Zaten yaşım da gençti. İşin içine girince dernekçiliğin nasıl olması gerektiğini araştırmaya başladım. Önümüze bir mali tablo geldi. Biz de ailemizden aldığımız kültür gereği ya kendi cebimizden ya da ilgili kişilerden toplanıp verilmesi gerektiğine inanıyorduk. Üyelerin hepsinin ismini çıkardık, tek tek ziyaret ettik ve derdimizi anlattık. Derneği derleyip toparladık. Sonra Mustafa Aktuğ diye bir başkanımız oldu ve onunla çalıştık. O dönemler bizim de dernekçiliği öğrendiğimiz dönemler oldu ve 2002 kongresinde başkanlık görevine getirildik.

Başarı kısa vadede gelmez

Akçaabatlılarda dernekçilik kültürü yoktu. Çünkü Akçaabatlılar derneklerle giderecekleri ihtiyaçlarını farklı ortamlarda karşılayabiliyorlardı. Akçaabatlıların akil insanlar diyebileceğimiz kişilerinin bulunduğu her ortamda bir araya gelip problemlerini konuşup çözebiliyorlardı. Burada, Üsküdar’da da mevcut derneğimizin yakınlarında Karadenizliler Kıraathanesi vardı. Uzun yıllar boyunca dernek vazifesini o mekân görmüştür. Akçaabatlı ağabeylerimizin geldiği ve zaman geçirdiği bir yerdi. Sıkıntısı, derdi olan gider orada anlatırdı, çözüm de orada bulunur ve derneğe ihtiyaç duyulmazdı. Sonradan nüfus yapısı değişmeye ve farklı şehirlerden insanlar aynı mekânları paylaşmaya başlayınca bizim insanımız rahat edemedi. Böylelikle kendilerine özgü mekânlar istediler ve dernek fikri de böyle ortaya çıktı. Ancak yukarıda ifade ettiğim gibi dernekçilik kültürümüz yoktu, dolayısıyla bu kültürün olmadığı bir yerde de başarının olması da zordur.

-15 yılın ardından nasıl bir dernek bırakıyorsunuz?

Kitaplar, burslar ve gençler

-Öncelikle tabii eski derneği gözümün önünden geçiriyorum: Bir kere kiralık bir mekân kullanıyorduk. Dernekten ziyade kahvehane tanımına uygun bir dernek devraldık. Zaman içerisinde insanların taleplerine duyarsız kalamıyorsunuz. Üniversite öğrencileri etrafımızda toplanmaya başladı. Problemleri olan insanlar çözüm noktaları olarak dernekleri görmeye başladı. Biz de kaliteli bir ekiple yola çıkmıştık; ilk önce Akçaabatlılar Derneği’nin mekânının kendi mülkiyeti olması gerektiğinde karar kıldık. Çünkü bir cemiyetin kendi mülkiyeti olursa hem daha kolay yönetilir hem de yere daha sağlam basar. Bu düşünceyle 2009 yılında halen faaliyet gösterdiğimiz bu binamızı aldık. Bu binanın tapusu Akçaabatlılar Derneği’ne aittir. Kültürel alanda Akçaabat Derneği’nin yayınlanmış olan kitapları var. Bunlardan bir tanesi Akçaabat Epik Tarihi, bir diğeri de Akça Sözlük’tür. Bu yayınların önemli bir açığı kapattığına inanıyoruz. Ayrıca Şakir Şevket’in yazmış olduğu Trabzon Tarihi kitabını günümüz diline çevrilip yayınladık. Şu anda da Trabzon Seyahatnamesi adlı bir eserimiz yayına hazırlanıyor. Kitap çalışmalarını Mehmet Hakan Alşan hocamız yürütmektedir. Özellikle bu son  kitap dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş, yolu Trabzon’dan geçmiş ve Trabzon’la ilgili bir şeyler karalamış insanların yazılarının derlendiği son derece değerli bir eser olacak.

Ayrıca 10 yıldır öğrencilerimize burs veriyoruz. 10 kişiyle başladık, bugün 60 civarında burslu öğrencimiz var. Gelecek dönemlere bırakacağım en önemli hatıra bu kitaplar ve öğrenciler olacaktır. Çünkü onlar sadece bu derneğin değil, belki de Akçaabat, Trabzon ve ülkemizin geleceğinde önemli rol oynayacaklardır. Yoksa mekânlar gelip geçicidir. Bir başka hizmetimiz, derneğimiz kurulduğu günden beri Ramazan aylarında her akşam iftar veriyor. İnşallah bizden sonra da devam eder, biz bunun için bizden sonra göreve gelecek arkadaşlara elimizden gelen yardım ve desteği göstereceğiz. Burs verdiğimiz üniversite öğrencilerimizle her ayın ilk pazar günü dernek merkezimizde toplanırız. Çok önemli bir mazereti olmadıktan sonra katılım zorunludur. Mazeretsiz katılmayanın o ay bursu verilmez. Burs mülakatlarında bu kuralımızı öğrencilerimize baştan bildiririz. Bu uygulamadaki amacımız, öğrencilerin derneği sahiplenmesidir. İnsanımızı tanısınlar, derneği benimsesinler. Yarın buraları onlara emanet edeceğiz. Bu toplantılarda Akçaabat’ın değerlerinden olan kişileri davet ederiz. O da gençlere kendi tecrübe ve birikimlerini aktarır.

-Derneğinizin tabelasında “Akçaabatlılar Kültür Merkezi” yazıyor. Sebebi nedir?

-Dernek olgusu geçmişte yaşanmış bazı yanlışlıklardan dolayı insanların zihninde olumsuz çağrışımlar yapıyor. Ancak kültür merkezi ismi öyle değil. Hem insanlarda merak uyandırıyor hem de dernek yöneticileri için itici güç oluyor. Zaten bu tür mekânlarda bölgenin kültürünün yansıtılması için çalışmalar yapılması lazımdır.

-Hedef kitleniz sadece Anadolu yakasında yaşayan Akçaabatlılar mı yoksa bütün İstanbul mu? Hedef kitlenizin tamamına ulaşmak için ne gibi çabalarınız var?

-İstanbul’da biri Avrupa yakasında biri de Anadolu yakasında olmak üzere iki tane derneğimiz var. Benim başkanı olduğum dernek Anadolu Yakası Akçaabatlılar Derneği. İstanbul büyük bir coğrafya. Akçaabatlı hemşehrilerimiz bu coğrafyada dağınık olarak yerleşmişler. Ulaşım problemini asgariye indirebilmek için iki yakada iki ayrı derneğimiz var, yoksa iki dernek arasında herhangi bir ayrılık gayrılık yoktur. Aynı amaç için çalışıyoruz. İnsanlara ulaşmanın çeşitli yolları vardır. Ya basında sık sık haber yaptırarak, sosyal medya üzerinden çalışarak ya da sağdan soldan isimlerini duyduğumuz isimleri bizzat davet ederek ulaşılabilir. Bu yolların hepsi denenmiştir. Bugünkü şartlarda Akçaabatlılar Derneği, bir insanın ayağına gidip de davet edecek durumda değildir, olmamalıdır.

-Bunu açar mısınız?

-Dernek merkez olarak bir yerdedir. Üst bir kuruluştur. O derneği sahiplenmek isteyen insanlar öyle veya böyle bu derneğin varlığından haberdar olur ve buraya gelirler. İstanbul’da Akçaabatlı olup da önemli mevkilere gelmiş insanların yüzde 90’ını tanıyorum. Net bir rakam bilmiyorum ama İstanbul’da 70-80 bin Akçaabatlı olduğunu tahmin ediyorum. Bu insanların içinde Akçaabatlılık ruhunu taşıyorsa İstanbul’da kendilerini temsil eden yerleri arayıp bulmaları da gerekir. Bu konuda derneklerin eksikliği olduğunu kabul etmek istemiyorum. Belki iki taraflı bir çaba eksikliği söz konusu olabilir.

Derneklerden beklentiler de zaman içinde değişiyor. İnsanlar artık şehrin bir yerinde dört duvar arasında sohbet etmeye daha az ihtiyaç duyuyorlar. Şehir merkezine olan uzaklığı o kadar önemli değil, derneklerin birkaç dönümlük arazileri olmalı ve insanlar orada şehrin sıkıcı havasından uzaklaşmak başta olmak üzere sosyal ihtiyaçlarını giderebilmeli.

- Türkiye’de sivil toplumculuğun tarihi çok eski değil. Buna rağmen meslek örgütleri çok ilerlediler. On binlerce üyeleri var, kongreleri medyada birinci haber olabiliyor, toplantılarına önemli siyasetçiler katılıyor. Fakat hemşehri derneklerimizi bu düzeyde göremiyoruz. Hemşehri dernekçiliği geri mi kaldı?

-Hemşehri dernekleri dışındaki STK’lar genellikle ticaret eksenli meslek kuruluşlarıdır. Bu tür kurumlara olan talep ve ilginin yüksek olması normaldir, çünkü oralarda çalışmanın farklı anlamda getirileri vardır. Hemşehri derneklerinde ise getirisinden ziyade ciddi anlamda götürüsü vardır. Hemşehrilerinizden gelen talepleri karşılamak zorundasınız, bundan bir karşılık beklemeniz söz konusu değildir. İnsanınızı seviyor ve değer veriyorsanız ancak bu kurumlarda görev yapabilirsiniz. Hemşehri dernekleri, ikbal beklentisi olan insanların beklentilerinin karşılanacağı yerler değildir.

-Bu çerçevede, İstanbul’daki Trabzon hemşehri dernekleri ne durumda?

-Kendi çizgileri içerisinde hizmet etmeye gayret ediyorlar. Ciddi manada çok sesimiz çıkmıyor. Dağınık bir yapımız var. Belki yöremizin coğrafi yapısından kaynaklanan bir sebeptir, liderlik vasfı yüksek insanların olduğu bir bölgeyiz. Problemlerimizi kendi başımıza çözmeye çalışma eğilimindeyiz. Sivil toplum örgütleri de “ben”den ziyade “biz” kavramının olduğu yapılardır. Dolayısıyla “biz” olgusundan güç almayı fazla bilmiyoruz. Tabii bu çok yanlış bir zihniyet yapısıdır. Ben yıllardan beri bu STK’ların içindeyim. İl bazındaki derneklerde de bulundum. Ancak beklentilerin olduğu yapıların başarıya ulaşması mümkün değildir, ne kadar maddi gücü olursa olsun. İnsanların siyasi, ticari ya da başka alanlarda hedefleri olması son derece doğaldır. Fakat bu hedef ve beklentilerini yöneticisi oldukları STK’lar üzerinden ön plana çıkararak yapmaları son derece yanlıştır.

-Beklenti diyorsunuz ama dernek yönetiminde bulunan insanların hayatın farklı alanlarında önemli makamlara gelmesi mahzurlu bir şey mi?

Hep şuna inanırım: Bu yapıların içinde olan insanlar, beklentisiz, sırf Allah rızası için bir şey yaptıkları zaman bir şekilde farklı gözler o kişiyi görüp farklı yerlere götürebilir. Bunun belki çok fazla örneği yoktur, ancak kıymetli olan budur. Diğer türlü maalesef aynı ekibin içinde olan insanlar birbirine küsüyor, bir kenara çekiliyor, tefrika baş gösteriyor, ondan sonra o yapıyı bir araya getirmek çok güç oluyor. Bizim de önümüzdeki günlerde kongremiz var. Yeni gelecek arkadaşları sarılıp tebrik edeceğiz. Bu arada önemli bir eksikliğe değinmek isterim: Bizim derneklerde başkan kendinden sonrası için kesinlikle bir proje yapmaz. Daha açık söylemek gerekirse, kendisinden sonra gelecek kişinin başarılı olmasını istemez, ki kıymetim bilinsin diye. Yani “Ben bu derneğe çok hizmette bulundum, önemli bir noktaya getirdim, benden sonra gelecek olan eline yüzüne bulaştırsın da benim kıymetim bilinsin” diye düşünür. Bu, insanların fıtratından gelebilecek kötü bir düşünce yapısıdır. Ben, başkanlığı devredeceğim arkadaşımdan ta öğrencilik yıllarından sonra hayata atıldığı zaman –yani yaklaşık 10 sene önce- kendisini başkanlığa hazırlamasını istemiştim. Biz de yeni dönemde bütün birikimimizle birlikte yanında olacağız. Bizim yaptıklarımızdan çok daha fazla şeyler yapmasını istiyor ve umut ediyoruz.

Kenara çekilmeyecek, üzerimize düşenin fazlasını yapacağız

Bugüne kadar gelip geçen yönetim kurulu üyelerinin hiçbiri görev süreleri bittikten sonra kenara çekildiler ve sıradan bir üyenin üzerine düşen yükümlülükleri bile yerine getirmediler. Bu bizim Trabzon özeli STK’larda olağan bir hadisedir. Son toplantımızda arkadaşlara “Eski bir başkanın sıradan bir üye olarak neler yapması gerektiğinin örneğini göstereceğim. Gerektiğinde tabii ki eleştireceğim ama bunu kamuoyu önünde değil yüz yüze yapacağım. Bir üye olarak üzerime düşen neyse fazlasıyla yerine getireceğim” dedim. Bu anlamda göreve gelecek olan arkadaşın işinin benden çok daha kolay olduğunu, aynı zamanda beklentiler açısından çok daha zor olduğunu düşünüyorum.

-Çıta yükseldi diyorsunuz?

-Tabii ki. Mesela şu anda 60 burs veriyoruz. Burs talebi her toplantıda bir iki tane artıyor. Önümüzdeki yıl bu rakam belki 80-100 olacak. Bunun için gerekli bütçenin temin edilmesi gerekecek. Bu kolay değil, ancak biz elimizden gelen desteği elbette vereceğiz.

Ben aslında başkanlıktan geçen dönem ayrılmayı istedim. Çünkü hemşehrilikten farklı bir amaçla kurulmuş bir kurumun başkanlığını da yürütüyordum ve cemiyetimizin içinde farklı siyasi görüşte olan hemşehrilerimize saygısızlık olabilir, rahatsızlık verebilir diye düşünmüştüm. Ancak bir dönem daha devam etmem konusunda talep gelince ben de devam ettim.

Karadeniz Manşet

Akçaabat Anadolu Yakası Akçaabatlılar Derneği İsmail Şirin Hasan Birinci Mehmet Hakan Alşan Trabzon tarihi Trabzon
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg