Bilimi Yaşatıp Olgunlaştırmak

Bir toplumda olgunluk aşamasına ulaşan bilim dallarının fazlalığı, dolayısı ile refah düzeyi bilimi üretenler (bilim insanları), kullananlar (toplum) ve buna aracılık edenlerin (yöneticiler) arasındaki uyuma bağlıdır.

Bilimi Yaşatıp Olgunlaştırmak
Bilimi Yaşatıp Olgunlaştırmak Admin
Advert

Doğmak, yaşamak ve ölmek sadece canlılara özgü bir olgu değildir. Çevremizdeki kayalardan uzaydaki gezegenlere kadar her biri bebeklik, gençlik, olgunluk ve yok olma süreçlerini yaşar. İnsanların çoğu, canlılar dışında bu süreçlerin yavaş işlemesi nedeniyle bunun farkında değildir. Fiziksel nesneler gibi insanlığın oluşturduğu değerler de bu kurala tabidir. Zira kâinatın temel prensibi; ortaya çıkmak, gelişmek, olgunlaşmak ve yerini başkasına bırakarak yok olmak şeklinde işler.

İnsanlığın oluşturduğu en önemli birikim insanlık zihninin ürünü bilim dallarıdır. Tıpkı çocuk gibi doğarlar, bebeklik, çocukluk, gençlik ve olgunluk dönemlerini tamamladıktan sonra yerini başka bilim dallarına bırakarak bilim tarihi içinde yerlerini alırlar. Matematik, mantık ve felsefe istisna kabul edilebilir.

 İster doğa, ister sosyal alanlar olsun bilimin dört temel amacı vardır. Bunlar; bir olguyu anlama “bilim dalının bebeklik dönemi” , olguyu açıklama “bilim dalının çocukluk dönemi” , olgulardan yola çıkarak öngörülerde bulunma “bilim dalının gençlik dönemi” ve nihayetinde olguları kontrol altına alma “bilim dalının olgunluk dönemi” olarak ifade edilebilir (Bilim, Felsefe ve Metodoloji, Beta Yayınları, 2016, İstanbul) . 

Son aşama bilim dalının zirveye çıktığı aşamadır ve ileri teknoloji üreten ülkelerde bu aşamaya ulaşan bilim dalı sayısı diğer ülkelere kıyaslandığı daha fazladır. Başka bir ifade ile bilim dalları; aynı şeyleri sürekli tekrar edip durmamalı, ilgi alanı ile ilgili bütün süreçleri anlama ve bu süreçleri insanlığın değer manzumesine katkıda bulunabilecek ve insanlığın yararına kullanabilecek aşamaya getirmeyi amaç edinmelidir. Aksi halde insanlığa katkıda bulunmadan bebeklik aşamasında yok olup gitmeye veya toplumu oyalayan bir hüviyete bürünerek ayak bağı olmaya devam edecektir. Böyle bilim dallarının olgunluk aşamasına ulaşması mümkün değildir.

Bilimlerin doğması insanın gerek ruhsal gerekse fiziksel ihtiyaçlarının bir sonucudur. Bana göre insanı diğer canlılardan ayıran en önemli unsurların başında, geçmişin birikimleri üzerine sürekli geliştirdiği ve zihinsel becerilerinin ürünü olarak ortaya koyduğu bilimdir. Bilim dallarının sağlıklı bir gençlik geçirerek olgunluğa ulaşmasında bilim dünyasının her bireyinin çabası kadar toplumun bilgiyi (nesnel) sahiplenmesi ve toplumu yönetenlerin bilime olan hoşgörüsü ile ancak mümkün olabilir.  Uzun yıllar alacak bu süreçte bilim insanları; bilimin doğasını iyi anlamalı, bilimi tabu haline getirmemeli ve bilimin işe yaradığını gerek davranışları gerekse bilimsel çalışmalarıyla ortaya koyarak toplumu ikna etmelidir. Başka bir ifade ile toplumun desteğini almalıdır. Toplum, refahının artmasının yegâne yolunun bilgiye değer vermekten geçtiğini bilmeli, bilgi üretenleri desteklemeli ve sürekli yeni bilgileri kullanma konusunda bilim dünyasından ve topluma yön verenlerden taleplerde bulunmalıdır.

Topluma yön verenlerin temel amacı, yönettikleri toplumun her bakımdan gelişerek, bireylerinin insanlığa ve medeniyete katkılarının artırılmasını sağlamaktır. Yöneticilerin de bunun yolunun bilim dallarının sağlıklı bir şekilde olgunluk çağlarına doğru ilerletilmesinden geçtiğini bilerek, bilime karşı hoşgörü içinde olduklarını toplumsal mesajlarla göstermelidir. Aksi halde yöneticilerin hoşgörüsü olmadan bir şeyin toplumda değer bulması ve kabullenilmesi ender bir durumdur.

Bir toplumda olgunluk aşamasına ulaşan bilim dallarının fazlalığı, dolayısı ile refah düzeyi bilimi üretenler (bilim insanları), kullananlar (toplum) ve buna aracılık edenlerin (yöneticiler) arasındaki uyuma bağlıdır. 

Ali Kandemir Bilimi Yaşatıp Olgunlaştırmak
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg