İşin içinde kaç duyu var?

Öğreticinin sürekli anlattığı, öğrencinin sürekli dinlediği bir ortamda sadece kulağın ve kısmen de gözün aktif olduğu bir düzende öğrencilerimizi motive edecek ve vücudunda bir takım hislere neden olacak düzeyde bir öğrenmeyi sağlayamayız.

İşin içinde kaç duyu var?
İşin içinde kaç duyu var? Admin
Advert

 

Genel olarak bir olayın gerçeklik oranı, farklı kaynaklardan elde edilen verilerin artması ile doğru orantı gösterir. Bir örnekle açıklamak gerekirse; bir konuda sadece duyumlarımızla herhangi bir olayın gerçekte ne olduğunu çoğu zaman anlayamayız. Duyumlarımızı yanında olaya gözlerimizin şahitliği bizi gerçeğe biraz daha yaklaştırmış olacaktır. Benzer durum eğitimde de geçerli kabul edilir. Öğrenme dediğimiz olgu beyinde gerçekleşir ve beyine öğretilecek şeye ilişkin farklı duyu organlarımızdan ne kadar veri gelirse öğrenme o kadar anlamlı olur. Eğitimciler tarafından öğrenmeye işitmenin tek başına katkısının  % 20, görmenin  % 30 iken, her ikisinin birlikte katkısının % 50 olduğunu belirtmektedir.  

Öğrenmenin ne olduğu ve nasıl gerçekleştiği üzerine çok sayıda kuramlar bulunmaktadır. Bu yazımda bu kuramlar üzerinde durmayacağım. Kuram ne olursa olsun öğrenmenin gerçekleşmesi için duyu organları ile beyne veri taşınır ve bu veri beyinde işlenerek biyokimyasal birtakım değişimlere ortaya çıkar. Etkili öğrenmenin sonucunda beyinde ortaya çıkan biyokimyasal değişimlere çoğu zaman yeni şeyler öğrenmenin vücutta oluşturduğu duygu, heyecan ve his eşlik eder. Benim tabirimle bir etkinlik sonunda insanda tatlı bir his oluşmuşsa etkili bir öğrenme gerçekleşmiş demektir.

Öğretmek istediğimiz şeyin öğrenilmesi ve öğrenmenin verimli ve kalıcılığının sağlanmasında gerçekleştirdiğimiz etkinliklerin beyne doğru duyu organları ile taşınması gerekmektedir. Tabii bunu gerçekleştirmek için konunun özelliğine bağlı olarak vücutta his oluşturacak etkinliklerle öğrencilerimizi buluşturmak gerekecektir.

Derslerde bilimsel metodolojiyi öğretmenin yolu; tek başına “bilimsel yöntem akış diyagramını” tahtaya çizmek değil, farklı duyu organlarımızın birlikte iş gördüğü, problemi belirleme, hipotez kurma, verileri toplama, test etme vb. basamaklarının gerçekleştirilerek sonucun işe yaradığının algılanmasını sağlamaktır.

Bitkinin ne demek olduğunu ellerine almadan, yapraklarındaki kadifemsi tüyleri hissetmeden, dikeninin ele batışının verdiği duyguyu tattırmadan öğrenciye öğretemeyiz.

Kaldırımda çaresiz bakışlı bir hayvanın gözlerindeki mahzunluğu görmeden hayvan sevgisini öğretemeyiz.

Bir tırtılın elleri üzerindeki yürüme hissini algılatmadan hayvanların çoğunun zararsız olduğunu kabullendiremeyiz.

Bir tohumun çimlenmesini ve fidanların yaşama tutunma çabalarını deneysel olarak gösteremediğimizde doğa sevgisini oluşturamayız.

Tarihi mekânları göstermeden, müzelerde tarihi objelere dokundurmadan öğrencilere tarihi sevdiremeyiz.

Kütüphanelerde kitapların oluşturduğu mistik kokuyu içimize çektirmeden ve içindekilerin işe yaradığını tecrübe ettirmeden okumayı sevdiremeyiz.

Yazı ve sözün gücünü gösteren ve toplumsal hayatta değerini ortaya koyan etkinlikler yaptırmadan Edebiyata aşık bireyler oluşturamayız.

Yardım etmenin verdiği duyguyu yaşatmadan yardımseverliği teorik olarak içselleştiremeyiz.

Kısaca öğreticinin sürekli anlattığı, öğrencinin sürekli dinlediği bir ortamda sadece kulağın ve kısmen de gözün aktif olduğu bir düzende öğrencilerimizi motive edecek ve vücudunda bir takım hislere neden olacak düzeyde bir öğrenmeyi sağlayamayız. Eğitim sistemimizin genelinde, öğretmenin büyük oranda ses telleri ile icra ettiği, öğrencilerin ise beş duyumuzu 1,5’luk seviyede işlettiği bir eğitim-öğretim etkinliği gerçekleştirilmektedir. Bu yapıdan istisnalar ve kişisel başarılar hariç düşünen, üretmeye aday ve bilgiye değer veren nesillerin ortaya çakması zor görünüyor.

Eğitim üzerine tartışmaları sıvaların niteliği yerine etkili öğrenmenin koşullarının sağlanması üzerine yoğunlaştırsak daha iyi olacaktır.

 

 

Ali Kandemir İşin içinde kaç duyu var
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg