BÜYÜYEN BOŞLUK - Doğu’nun ve Batı’nın Dayanılmaz Cazibesi
İbrahim Hakkı Gündoğdu

BÜYÜYEN BOŞLUK - Doğu’nun ve Batı’nın Dayanılmaz Cazibesi

Advert

Şu kadim Doğu olduğundan fazla ciddi ve derin. Batı gerçeği ile yarış yapamayacak kadar genç ve tecrübesiz...
Doğu’ya gönül öyle bir ağarlığını koydu ki, Doğu, gönülle her şeyi yapabileceğini zannetti, aklı unuttu.. Yanıldı.. Yanılgısını bir türlü düzeltemedi.. Bunu Batı’ya esaretiyle ödedi.. Ve mutsuzluğunun mistisizmine gömüldü durdu.. 

Batı’ya akıl öyle ağarlığını koydu ki, Batı, akılla her şeyi yapacağını sandı, gönlü unuttu.. Ve vicdansız bir hükümranlıktan öteye gidemedi.. Hep sömürdü, hep hakim oldu.. Ancak bir türlü mutlu olamadı.. Çünkü insan olamadı..
Halbuki, insan denen varlık: bedene giydirilmiş akıl ve gönlün dengeli buluşmasıyla gerçekleşebilecek formülde gizliydi.. 

Batı ve Doğu aslında iki yarımdı..  Birbirlerini tamamlama mecburiyetleri vardı.. Hatta yaşadıkları bu kainatta yaşadıkça  birbirlerine mahkumdular da bunu idrak edemediler.. 

Doğu, aslında idrakine varmıştı.. Yaklaştı ancak, ulaşamadı Batı’ya.. Ulaşamadı çünkü aklı yüklenen Batı’nın burnu kafdağındaydı.. 
Batı.. çok büyümüştü.. Kulluk tahtını aşmış, ona verilen ruhsatı çiğnemişti.. Gözünü Tanrı makamına dikmişti.. Böyle bir tavrın karşısında kimse varlığını ortaya koyup derdini anlatamazdı.. Öyle de oldu.. 

Biri kör, biri topal iki yarım kendilerine göre yol alıp durdular.. Onlara sunulan zaman ve mekanı sağlıklı ve dengede kullanamadılar.. 

İlerlediler.. Çok da ilerlediler.. Doğu.. kendi içine döndü.. hep orda ilerledi.. Bazen kompleksini, bazen gizemini, bazen de mistisizmini yaşadı.. Hep kendi yaşadı.. Halbuki bunu aklıda katarak yapacaktı.. Yapamadı.. Dedik ya: Kafdağındaki Batı’ya kendini anlatamadı.
Dolayısıyla Doğu’da akıl boşluğu büyüdükçe büyüdü..

Batı, Tanrı makamına göz dikmiş bir topal.. O da gönlü (içinde vicdanıyla) yok saydı.. Hep akıl dedi.. hep onunla ilerledi.. Gönül boşluğu arttıkça arttı..

Koca bir gemi.. dalgalar büyük.. geminin gücü yetersiz.. Nihayetinde gemi deliniyor.. Gemidekiler (Doğu’dakiler ve Batı’dakiler ) ayrı ayrı delikleri kapatmak için bezler çaputlar ne buluyorlarsa o deliği (boşluğu) tıkamaya çalışıyorlar.. 
Delik hızlı bir şekil büyüyor.. güçlerini birleştirseler ( iki yarım birbirlerini tamamlasalar ) bu boşluğu dolduracaklar.. Biri içine dönmüş, aciz iknada yetersiz, diğeri güya güçlü ve ukala.. Bir araya gelemiyorlar.. Boşluk büyüdükçe büyüyor devasa oluyor.. 

Bir gerçek ki ikisi de var. İkisi de alabildiğine yarışta. Rekabetleri dillere destan.. Kafdağındaki ankakuşu bu kadar nam yapmadı. Biri ankaya sarıldı, diğeri markaya.. 
Doğu gönlünün bu kadar derinliğine rağmen o hamasi mistisizminden kurtulamadı ve nice ilim adamını anlayamadı, hatta dışladı.. Bu tavır ona ağır bir ceza yükledi. Ruhsat elinden alındı. 
Batı, çok geç de olsa ilim adamlarını kucakladı ancak bunu insanlığın hizmetinde değil kendi zevk ve sefasında, sömürüsünde hatta zalimliğinde kullandı. Onun da elinden ruhsat alınmak üzere. Ve Batı bunun farkında. Bu yüzdendir ki ‘modernizm’i alelacele sorgulamaya başladı. ‘Postmodernizm’i sahaya sürdü. Sorgulaması güzel, ancak temelde çıkış noktası yanlış. Yanlış temel üzerine doğru bir yapı oturtulamayacağından bu böyle sürüp gidecek.. 
Dünyada dört yön vardır diye umut etmek insanlığı hayal kırıklığına uğratır.. Dünyanın doğu ve batısı vardır.. Maalesef kuzey ve güney insanlık yarışında yoktur.. Görünen o ki bundan sonra da olmayacaktır..

Bütün bunlar gösteriyor ki maalesef geminin batması yakındır.. İki koca boşluk (delik) artık kapanabilecek gibi değildir.. Doğu, ‘tamam siz öndesiniz, siz lidersiniz ama, aman yapmayın gelin insanlığı kurtarmak için gönlü de yanınıza alın’ dese bile, tüm bunlara Batı sağırdır. 

Çünkü görünen o ki hala ‘medeniyetler çatışması’ndan medet umulmaktadır.. Madde ve mana terazisini kurup insanlığa yeni ve olumlu projeler üretecekleri yerde hala gelenekteki oryantalist kafa ile yollarına devam etmektedirler.. Bu da ya Batı’nın sonunu ya da çok acı ama insanlığın sonunu hazırlayacaktır.. 
Kendi sehpasını kurup kendi ipini çeken toplumlar bu dünyada hiç de az değildir..
Yine de o koca delikleri kapatmak bu iki yakanın bir araya gelmesiyle ancak mümkündür. Bıkmadan ve usanmadan bu anlatılmalıdır.. Nihayetinde mesele insanlığı kurtarmak değil midir?. 
İnsanlığı kurtarmak için kişinin kendisini feda etmesi çok kutsal bir yüceliktir.. 
Aslında iki yakada da kendini feda edenler olmuştur.. Olmuştur olmasına da bir türlü anlaşılamamışlardır. 
Ben anladım diye haykıran hemen herkes için geçerli: anlamamışızdır Mevlana’yı mesela.. Yunus’u anlamamışızdır.. Hacı Bektaşi Veli’yi, İbni Rüşt’ü, İbni Sina’yi, Farabi’yi, Gazali’yi daha birçoğunu hiçbir zaten.. 
Sonra Goethe’yi, Shakespeare, Nietzsch’yi, Victor Hugo’yu da onlar anlamamıştır, çok iyi anladıklarını sandıkları halde..
Biz hem bizimkilerini, hem onlarınkilerini anlamadık..  Onlar da hem kendilerininkilerini, hem bizimkilerini anlayamadılar.. 
İki taraf da anlamadı, evet anlamış olsaydı bugün dünya bu halde olmazdı.
Demek ki değerler hala kayıp değil, öyleyse anlarsak dünya kurtulacak..  
Yeniden başlamak lazım o zaman.. Yeniden başlamak evet.. Önce kendimizi çok iyi tanımamız lazım.. Sonra ‘bizim’ dediklerimizi.. Sonra da ötekilerin ‘bizim’ dediklerini.. Her gün çığ gibi büyüyen ve bu dünya gemisinin batmasına sebep olacak boşluğun başka türlü kapanması mümkün değildir.. Biz bize düşeni yaparsak, yani hem kendimizi, hem de öteki dediklerimizi çok iyi tanırsak, onlara da ‘kendinizi ve bizi iyi tanıyın’ deme hakkımız olabilir. Yeni dünyanın insanca yaşama iksiri bundan başka bir şey değildir.. Yoksa iliklerine kadar insanları sömürmeye alışmış gönül fukarası, akıl deryası Batı kendisinde bu sömürme hakkını tarih boyunca gördü, bundan sonra da görecektir. 
Hatta alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste atasözü onlarda olmadığı için fakir ülkelerden sömürerek kazandıklarını ve birbirlerini kıyasıya yok ettikleri birinci ve ikinci dünya savaşlarından ibretler çıkarıp, niçin bunca zarara uğradıklarını bile bir türlü yorumlayamayacaklardır. 

Gerçi cihan imparatorluğunun sahibi bizler de şu küçük Anadolu toprağına sığındığımızdan beri sürekli ‘Edirne’den Vana kadar’ türküsünü söyleyip bu yok oluştan hiç ders almadan sahte kahramanlık havası atmaktan başka bir işe yaramadık.

‘Biz’ diyorum, ‘Doğu’ dediğimiz kısmın hala yegane temsilcisi konumundayız.. O yüzden sorumluluğun büyüğü bize düşmektedir.. Gerçi İslam coğrafyası yanında Fas’tan Çin’e kadar hep Doğu sayılmaktadır.. Ancak bu sayım içinde ekonomisine ve nüfus çoğunluğuna rağmen hala Çin’in ve Hindistan’ın ciddi bir yeri yoktur.. Çünkü evrensel manada dünyaya sunacakları öz be öz kendilerinin olan bir söylemleri, dinleri, fikirleri, anlayışları yoktur. 

Bu yüzden dünya gemisindeki deliği Doğu’da kapatma işi İslam dünyasına, dolayısıyla bize düşmektedir. Artık kendimize çekidüzen verip, çağı, zamanı, geleceği çok iyi okuyup hazırlıklarımızı tamamlayıp geç kalmadan yola çıkmalıyız.. 
Bu kader öyle bir noktaya gelmiştir ki fikir, bilgi, kültür ve coğrafi olarak da Doğu-Batı noktasında bir bağ, bir köprü konumundayız.. 
Batı da artık bunları iyi değerlendirip, küçük hesapları bırakarak, çok kazanma hırsından ve sömürü çabalarından vazgeçerek, hatta yapay bir şekilde uygulamaya koymak istedikleri ‘medeniyetler çatışması’nı artık unutarak Doğu ile kucaklaşmak zorundadır.. Eğer tarihin derinliklerinden gelen o doyumsuz hırsı ve egosu devam ederse bu önce kendini sonra insanlığı gayya kuyularına sürükleyip batıracaktır.. Bunun idrakinde önce İngilizler, sonra Fransızlar, İtalyanlar ve Almanlar olmak zorundadır. Zafer hepimizin ve tüm insanlığın olurken,  vebal ancak sadece onların olacaktır.. Bu ağır yükün altında da ebediyen ezilir ve bir daha ayağa  kalkamazlar.. 

İşte tüm bu düşüncelerin ışığında hele bizim insanlık adına yola çıktığımızdandır ki, ne doğudan ne de batıdan vazgeçip dönmemizin mümkünati yoktur. Çünkü bizim kaderimiz doğuyu yanımıza alıp batıya doğru yürümek üzerine yazılmıştır.. Bu çağda bu daha da önem kazanmıştır.. Biz de o yüzden geleceğin insanını buna göre hazırlamak zorundayız.  


İbrahim Hakkı GÜNDOĞDU

Araştırmacı yazar, şair

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg