Genç bir asistana öneriler
Ali Kandemir

Genç bir asistana öneriler

Advert

Yaklaşık beş yıl önce tanıştığım ve başka bir üniversitede temel bilimlere ilişkin sağlık alanında doktora eğitimine devam eden ilgili, heyecanlı, saygılı ve işini çok seven bir genç asistan arkadaşla geçen hafta tesadüfen yine karşılaştık. Tez ve ileride kendini yetiştirmek istediği konunun seçimi ile ilgili tereddütlerinin olduğunu söyledi. İşin başında olduğunu belirterek, akademik yaşantısı boyunca kendisine yardımcı olabilecek bazı tavsiyelerde bulunmamı istedi. Kendisine bulunduğum tavsiyelerimi özetleyerek sizlerle paylaşmak istedim.

Kulaktan dolma bilgilere göre çalışma konunu belirlemeni istemem. Seçeceğin konular üzerinde çok iyi bir kaynak taraması yapmadan karar vermen doğru olmaz. Çalışacağın konu ilgini çekmeli ve üzerinde çalışılmaya değer bir konu olmalı. İleride seçeceğin konudaki çalışma sonuçlarının bilime ve insanlığa önemli katkıda bulunacağına kanaat getirmelisin. Bu konuda çalışmalarından bilinen uluslararası üne sahip, bilindik önemli akademisyenlerle yüz yüze değilse e-posta yardımı ile görüş alışverişi yararlı olacaktır.

Sürekli alanında yapılan gelişmeleri takip et. Bunu yapmadan aldığın unvanların dışında bilime hiçbir katkın olamaz.

Laboratuvar çalışmalarında disiplini kazanmalısın, sıkı çalışmalısın, fakat ömrünü laboratuvarda geçirme. Belli aşamadan sonra laboratuvar çalışmalarını yürütecek ekibini kur. Zira alanının felsefesini bilmeyen, alanına yeni bakış açısı getirmeyen,  alanında başka ülkelerde neler yapıldığından haberi olmayan ve kaynaklarını tükettiği toplumu tanımadan ömrünü laboratuvarların dört duvarı arasında geçirenlerin katalog bilgi üretmenin dışında bilime vereceği hiçbir katkı olamaz. Alabileceği en büyük rütbe “laboratuvar hamallığı”dır.

Katkıda bulunmadığınız bir çalışmaya adınızın yazılmasına müsaade etmeyiniz. Her alanın hırsızlık ve sahtekarlık yöntemleri farklıdır. Katkıda bulunmadan adınızın yazılı olduğu yayınların sayısı; bilim hırsızlığınızın delilleri ve bilimin toplum tarafından kabullenilmemesinin  en önemli gerekçelerinden birisi olacaktır.

Dil sorununuz varsa çözmenin arayışları içinde olunuz. “Şu yabancı dili öğrenin” demiyorum. Alanınızda bilimsel çalışmanın yoğunlukla yapıldığı dil hangisi ise ona odaklanınız. Dil sorunu sadece “yabancı dil” sorunu değildir. Türkçe olarak bulgularınızı yazılı ve sözlü ifade etmekte sorununuz var ise bu da ciddi bir dil sorunudur. Bilimsel doğru bilgi doğru dil kullanılarak üretilebilir ve yaygınlaşabilir. Bunu yapamayan akademisyen çalışkan ve dürüst olsa da bilim için “yaşayan ölü” olarak ifade edilebilir.

Toplumda herkes bilim yapamaz ve yapmamalıdır da. Toplum bilimin yapılmasını kabullenmediği sürece o toplumda bilim gelişemez. Topluma bilimin işe yaradığını göstermek gerek. Bu bakımdan bilimsel makalelerinizin yanında, alanınızla ilgili gelişmeleri topluma anlaşılabilir ve ilgi çekebilir şekilde anlatabileceğiniz yöntemleri de ihmal etmeyiniz. Bilim ancak bilime değer veren toplumlarda çimlenir ve gelişir, toplumda bilim insanının saygınlığı da ancak böyle korunmuş olur.

Her zaman önceliklerinizi belirlemeyi ve buna göre davranmayı bilmelisiniz.  Doktoranızı başarılı bir şekilde tamamlamadan sürekli mobilya mağazalarında dolaşmanızın, emlak fiyatlarını takip etmenizin, araba modellerini incelemenizin size, bilime ve ülkeye bir katkısı olamaz. Yoksa ömrünüzü satın almaların ve yenilemenin peşinde harcarsınız. Size yazık olur.

Sosyalleşmeden ödün vermeyiniz. Farklı kültürleri tanımayı ihmal etmeyiniz. İnsanı olgunlaştıran ve insan yapan kendi daracık dünyası değil, sosyal başarısıdır. Sosyalleşmeden kastım her kılığa girmeniz değildir. Herkesin herkesten öğreneceği çok şey vardır. Yeni bir sosyal çevrede saygınlığınızı onlara benzeşerek değil, onların da yaşam biçimine saygı göstererek kendinizi kendi kültür kodlarınızla ifade etmekle elde edebilirsiniz. Farklı kültürlerle teması olan bir akademisyenin ülkesi ve insanlığa vereceği şeyler daha fazladır.

Akademik unvanların peşinde koşmayın. Ürettikçe akademik unvanlar sizi bulacaktır. İlkini tercih ederseniz ve bu zaaflarınız bilinirse bundan yararlanmak isteyenlerin çizeceği onursuz bir hayatı kabullenmiş olursunuz. Ürettiğiniz yayınlar işe yaramaz, gün gelir karşınıza çıkarılır ve mahcup olursunuz. Toplumun bilime olan inancını kaybetmesine, bilime ve bilgiye saldırmayı bekleyenlere koz vermiş olursunuz.

İçinde bulunduğunuz toplumu küçümsemeyiniz, akademide kullandığımız her tür imkânın onların sayesinde gerçekleştiğini unutmayınız. Çalıştığımız bu kurumlar şahsi olarak bizim değil, hepimizindir. Toplumun bazı alışkanlıkları bizim için uygun olmayabilir. Bu durumda takip edilecek yol, onları dışlamak ve yok saymak değil, doğrusunun ne olabileceği konusunda yol göstermek olacaktır. Akademisyen elit ortamlarda bilgi üretmeli ve onlara bu imkân sağlanmalıdır. Fakat akademisyenlerin de toplumsal görevlerinin olduğunu unutmamaları gerekir.

Dünyanın hiçbir yanında devlet bütün sorunları tek başına çözemez. Bu bakımdan sivil toplum örgütlerinin desteğine ihtiyaç duyulur. Alanınızla ilgili toplumun bir kesimini yok saymayan, görüntüsü başka amaçları başka olmayan güvenilir sivil toplum örgütleri varsa buraların faaliyetlerine fırsat buldukça destek olunuz.

Her zaman bir ortamda ailenizin, kurumunuzun ve ülkenizin temsilcisi olduğunu unutmayın ve bu bilinçle hareket ediniz. Toplumun ne yapmamız gerektiğini söyleyen insanlara değil davranışlarında model olan bireylere ihtiyacı vardır. Model insanların başında akademisyenlerin olması gerektiğini unutmayınız.

Genç arkadaşla olan diyaloğumdan benim söylediklerime dair aktarabileceklerim şimdilik bu kadar. Kalın sağlıcakla.

 

 

 

 

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg