Yeni dönemde eğitime dair bazı öneriler
Ali Kandemir

Yeni dönemde eğitime dair bazı öneriler

Advert

Devlet olarak yeni bir yönetim anlayışına başlangıç yaptık. Bu anlayışa göre; sorunların gerçek nedenleri üzerinde durmak ve hızlı çözüm önerileri geliştirmek üzere yeni yapılandırmalar oluşturulmakta. Diğer alanlarda olduğu gibi eğitim konusunda da birtakım adımlar atılmaya başlandı.

Ülkelerin en değerli varlığı eğitilmiş, nitelikli ve idealist insan kaynağıdır. En büyük sorunu ise, bu nitelikleri taşımayan insanların oluşturduğu problemler, sisteme getirmiş olduğu olumsuzluklardır.  Zor coğrafyalarla uğraşmak ve çözüm önerileri getirmek kolaydır. Fakat karnını doyuramadığımız ve geleceğe güvenle bakmasını sağlayamadığımız, eğitim yolu ile bazı değerleri ve becerileri kazandıramadığımız insanların oluşturduğu sorunlarla baş etmek ülkelimizin enerjisini tüketen güçlüklerin başında gelmektedir.

Ülkelerin ayağına bağ olmadan, onu omuzlarında taşıyacak bireyleri yetiştirmek eğitim kurumlarının temel görevidir.

Yeni dönemde, eğitimin mutfağından gelen ve ülkemiz eğitimine dair önemli birikimi olan bir akademisyen hocamızın Milli Eğitim Bakanı olarak görevlendirilmiş olması daha kaliteli bir eğitim sistemi beklentisi ile hepimizi ümitlendirmiştir. Bu vesile ile yeni dönem için hepimizin önem verdiği ve birçoğumuzun da haberdar olduğu eğitime dair birkaç hususu yeniden hatırlatmak istedim.

Önümüzdeki süreçte ülkemiz eğitimine ilişkin ciddi değerlendirme ve eleştiri sürecinden geçmeyen raporlar bir kenara bırakılmalı ve sahadan veri toplayarak karşı karşıya bulunduğumuz sorunlar ve iyi yönlerimize dair gerçekçi bir durum tespiti ile işe başlanmalıdır. Bir kesimin sorununu ülkenin genelinin sorunuymuş gibi algılayarak köklü değişiklere girişmek gibi bir yöntemimiz var. Eğitimde de durum aynı. Verimliliği bulunmayan bu yöntemi terk etmenin zamanı çoktan geçmiştir. Bu bakımdan kırsal kesim başta olmak üzere farklı coğrafya ve sosyo-kültürel kesimleri içine alacak şekilde ülkemizdeki yaşam ve eğitim koşullarından, insanımızın hayattan ve eğitimden beklenti ve algılarına kadar ciddi analizler yapılmalıdır.  

Dünyada eğitim sistemlerinin bel kemiği idealist ve beceri sahibi öğretmenlerdir. Mevcut eğitim kadrosunun niteliği, öğretmenlerimizin de görüşleri alınarak ortaya konmalı. Bu bağlamda eksiklikleri giderecek şekilde öğretmen yetiştirme sistemi yeniden gözden geçirilmelidir. Ülkemizde öğretmen yetiştirme görev ve sorumluluğu Eğitim Fakültelerimizde bulunmaktadır. Bu fakültelerimiz veya oluşturulacak başka bir eğitim kurumu sadece öğretmen adayı seçimi ve yetiştirilmesine odaklanacak bir yapıya kavuşturulmalıdır.  Öğretmen yetiştiren kurumlardaki bilimsel çalışmalar eğitim temalı olmalıdır.

Eğitim konusunda toplumun beklentileri elbette önemli. Fakat sistem bilimsellikten ve gerçeklikten uzak baskılara boyun eğmeden yoluna devam etmelidir. Eğitimle ilgili yapılacak her tür köklü değişiklik, bilgiye dayalı nedenleri ortaya konarak kamuoyu ile paylaşılmalıdır.  

Eğitimdeki diğer bir sorunumuz da; eğittiklerimiz için başlangıçta hedeflediğimiz amaçların başka, mücadele ettiğimiz ve seçtiğimiz niteliklerin başka olma sorunudur. Anlaşılması açısından bir örnek vermek istersek; “topluma karşı sorumlu, bilimsel düşünme gücüne sahip bireyler yetiştirmek” Milli Eğitimimizin genel amaçlarındadır. Bireyler ancak belirlenen amaca yönelik olarak seçilir, taltif edilir, değer ve görev verilirse amaçlar işe yarar. Eğitimin çıktılarını uygulamadan yoksun, teorik olarak bilineni hatırlamaya dayalı sınavdaki skorlara göre değerlendirdiğimiz sürece toplum için idealleri olan birey yetiştirmek hayal olacaktır. Çünkü belirlediğimiz amaçları kıymetlendirecek bir eğitim faaliyeti içinde değiliz.

Şimdiki genç neslin algısı, yetenekleri bugüne kadar eğitime yön veren kuşaktan oldukça farklıdır. Yeni dönemde “dijital kuşak” diye adlandırılan bu neslin özellikleri de eğitime dair uygulamaların planlanmasında özellikle dikkate alınmalıdır. Öğretmenlerimiz bu nesile rehberlik edebilecek bilgi ve beceriye kavuşturulmalı.

Eğitim kurumlarımızda gittikçe uygulamadan uzak bir anlayış hâkim olmuştur. Bunun en önemli nedeni; orta ve lise seviyesinde teste dayalı soru tipinin hakim olduğu seviye belirleme sınavının eğitimde amaç haline getirilmiş olmasıdır. Hal böyle olunca orta okul ve lisede uygulamalı dersler test sorularının çözüldüğü bir anlayışa evrilmiştir. Öğretmenlerimize uygulamalı derslerde yardımcı olacak “eğitim yardımcılığı” müessesesini ihdas etmek, çocuklarımızın derslerde yaparak-yaşayarak öğrenmeleri konusunda önemli katkısı olacaktır.

Ülkemizde bir eğitim seviyesini bitiren öğrencinin ulaştığı bilgi, beceri ve yetkinlik düzeyini belirleyecek bir sistem olmadığı için “eğitim sistemi üzerine düşen fonksiyonu ne derece yapıyor?” sorusuna verebileceğimiz cevap ortada kalıyor. Hal böyle olunca bir üst kademedeki eğitim basamağı, öğrencileri geleceğe hazırlama yerine kendinden önceki kademenin görevini üstlenmek zorunda bırakmakta. Başka bir deyişle ülkemizde eğitim kurumlarının önemli bir kısmı, vites küçülterek daha alt seviyelerde eğitim-öğretim faaliyetine odaklanmış bir yapıda faaliyet icra eden konuma gelmiştir. Eğitimin her kademesinde öğrenci yeterliliklerini ortaya koyacak bir sisteme ihtiyaç vardır. Ancak böyle bir yapıda hangi düzeyde neleri başarabildiğimiz veya başaramadığımız sorusuna cevap verebiliriz.

Eğitimde vazgeçemediğimiz üç alışkanlığımız daha var.

Bunlardan birincisi; sonuç alamadığımız işlerde ısrarcı olmamız. Dil öğretemediğimiz bir yabancı dil anlayışındaki ısrarımız bu konudaki en çarpıcı örneklerdendir. İkinci olarak eğitime dair köklü değişikliklerin veriye dayandırılmaması. Yapılan değişikliklerin nedenleri ile birlikte kamuoyunun bilgisine sunulmaması, tartışma platformlarının oluşturulmaması ve kısa süre sonra değişiklikten vaz geçilmesi bunun en büyük göstergesi. Üçüncü olarak politik saiklerle hazırlanmamış ulusal ve uluslararası düzeyde yayınlanan raporların göz ardı edilmesi.

Ülke olarak bütün testleri doğru yapan mezunlara değil, ne yaptığını bilen, idealleri olan çalışkan mezunlara ihtiyacımız var. İdealleri ve becerisi olanları seçmediğimiz sürece eğitim sisteminde ideal ve beceri kazandırmanın da bir anlamı kalmayacaktır.

Buraya kadar sürekli sorunlardan söz ettim. Kendimize de haksızlık yapmayalım. Dünyanın birçok coğrafyası ile kıyasladığımızda eğitim dahil birçok konuda önemli mesafeler aldığımız görülecektir. Vurgulamak istediğim bunun yeterli olmadığıdır. Arzumuz, çabamız ve önerimiz ne yaptığını bildiğimiz ve sürekli geliştirdiğimiz bir eğitim anlayışının ülkemiz için rehber olmasıdır. Yeni dönemde eğitim trenini yerel unsurların yanında evrensel değerleri de dikkate alarak rayına soktuğumuzda birçok gelişme kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg