“Senin görevin Jim, tabii kabul edersen…”
Bülent Şirin

“Senin görevin Jim, tabii kabul edersen…”

Advert

Eskiden, çok eskiden “Görevimiz Tehlike” diye bir dizi vardı. Şu Tom Cruise filmlerinden bahsetmiyorum, karıştırmayın. Bizim dizi o filmlerin atası sayılır.

1966-1973 arasında çekilmiş ve sonraki yıllarda ülkemizde TRT ekranlarında da gösterilmiş bir dizi Görevimiz Tehlike, yani orijinal adıyla Mission İmpossible…

Yarım asır önce çekilmiş ve gösterilmiş bir televizyon dizisinden neden bahsettiğimiz yazının ilerleyen bölümlerinde anlaşılacaktır umuduyla devam ediyoruz.

Dizinin kahramanları beş kişilik bir ekipten oluşuyor. Açıkça söylenmiyor ama bu ekip Amerikan istihbaratının gizli ve çok özel bir birimi. Görev alanları Doğu Bloku ve 3. Dünya Ülkeleri. (“3. Dünya ülkeleri de ne oluyor?” diye soranlar çıkabilir. Geri kalmış ülkelere eskiden verilen kibar isimdir. Hani şu kel, kör, topal, sağır, dilsize özürlü ya da engelli diyorlar ya, onun gibi bir şey) Soğuk savaş yıllarının olanca şiddetiyle devam ettiğini ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasına daha 20 yıldan fazla bir zaman olduğunu da unutmayalım.

İşte bu Soğuk Savaş yıllarında kahramanlarımız, hür dünyanın lideri Amerika’nın ve dostlarının çıkarlarına aykırı bir durum olursa derhal gidip müdahale ediyorlar, olağanüstü yetenek ve birikimleri sayesinde de her görevin altından kalkıyorlar. Tabii film icabı işleri bazen biraz fazla rast gidiyor ama o kadar da olsun artık. Dünya’nın dört bucağında karıştırdıkları haltları birebir anlatacak değiller ya. İnandırıcılık dozunu biraz düşürüp, hoş ve eğlenceli bir senaryoyla hem seyircilere hoşça vakit geçirtmeyi hem de yine bir yandan ne kadar büyük bir güç olduklarını bilinçaltlarına üflemeyi amaçlamış olmalılar.

Ekibin lideri olan Jim Phelps, her bölümün başında bir ses kaydı vasıtasıyla görevi öğrenip kabul ediyor. Görevi veren büyük zarf içinden çıkan bir ses kaydı oluyor, zarfın içinde ayrıca görevin ayrıntıları hakkında bilgi veren yazılı ve görsel dökümanlar bulunuyor. Kayıttaki ses görevin konusu olan problemi anlattıktan sonra “Senin görevin Jim, tabii kabul edersen…” deyip görevi açıklıyor ve sonra “eğer ekipten biri öldürülür ya da yakalanırsa, bakanlık sizden haberi olmadığını açıklayacak. İyi şanslar” deyip ses kaydını her zamanki yöntemle imha etmesini istiyor. Bazen de bant kendi kendini imha ediyor. (Bakanlığın haberi olmadığını açıklayacak olmasından “görevin” her zaman yasal ve etik çerçevede kalmayacağını anlıyoruz)

Daha sonra Jim ve arkadaşları oturup plan yapıyorlar ve işe koyuluyorlar. Planın ayrıntıları seyirciye anlatılmıyor. Ancak bölüm akıp gittikçe görüyoruz ki, şeytana pabucunu ters giydirecek dolaplar çeviriyorlar. Bunları bırakın uygulamayı, tasarlamak bile büyük bir akıl gerektiriyor. Olan bitenin neredeyse hiçbir kısmını operasyona maruz kalan insanların ruhu bile duymuyor, asgari düzeyde kan ve can kaybı oluyor.

Sizlere dizi tavsiyesinde bulunmak için bu yazıyı kaleme almadık tabii. Dizinin çekim tarihine bir daha dikkat edelim, tam yarım asır önce. Türkiye’de Anadolu’yu bırakın, İstanbul’un bile çoğu mahallesine su ve elektrik veril(e)meyen, ilkokullarda Türkiye’nin dünyanın en güçlü ülkesi olduğunun öğretildiği yıllar. Yüzde 99’u Türk ve Müslüman olan; sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış, mesut bahtiyar bir ülkede yaşayıp gidiyoruz o zamanlar.

Batı böyle bir diziyi neden yapar ve gözümüze sokar? Tabii ki bir taşla kuş katliamı yapmak için. Bir kere kendi insanına “bakın biz öyle akıllı ve güçlüyüz ki, Dünya’nın unutulan yerlerinde bile sizin çıkarlarınızı koruyoruz. Rahat olun” derken, kendi ülkeleri dışındakilere de “tatlı ve sevimli” bir göz dağı vermiş oluyorlar. Hem akıllı ve güçlüler hem de Dünya’nın dört bucağına bile elleri uzanıyor, yaramazlık yapana haddi bildiriliyor.

Bundan ne anlamalıyız? Mesela nasıl olup da bir ülkede insanların birden bire çıldırıp sokaklara döküldüğünü, birbirini boğazladığını, velhasıl sebebi bir türlü anlaşılamayan esrarengiz vak’aların arkasında bir takım gizli ellerin bulunabileceğini anlayabiliriz. En azından anlamak için düşünmeye doğru yerden başlayabiliriz.

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg