Trabzonspor ve gerçeklerle yüzleşmek…
Bülent Şirin

Trabzonspor ve gerçeklerle yüzleşmek…

Advert

Geçen cumartesi günü Trabzonspor Başkanı Muharrem Usta’nın Bordomavi.net’le bir araya geldiği kahvaltılı toplantıya eski ve kıdemli bir üye olarak biz de katıldık.

Muharrem bey konuşmasına “gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor, fakat bu gerçekler o kadar ağır ki kimse buna yanaşmıyor” şeklinde bir teşhis-şikâyetle başladı. Bence de çok isabetli bir başlangıçtı ve camia olarak bu bizim en büyük problemimizdi. Yani gerçeklerle yüzleşme ihtiyacı ve bizim buna yanaşmıyor oluşumuz…

Sayın Başkan konuşmasının ilerleyen bölümlerinde “yazılmamak kaydıyla” kulübün ve camianın içinde bulunduğu durumdan örnekler de verdi bu gerçeklerden kaçış meselesine.

Bu sırf bizim camiaya özgü bir rahatsızlık değil, bütün geri kalmış ülkelere mahsus ne yazık ki. Özelde de bize ve Doğu toplumlarına…

Doğu, uzun asırlar boyu Batı’dan daha müreffeh ve üstündü. Osmanlı’nın Avrupa’da bir yere sırf yardım olsun diye bir at yükü altın gönderdiği, ahalinin “altınla ne alacağız?” deyip atı parçalayarak yedikleri anlatılır.

Tabii bu böyle sürüp gitmedi. Batı yavaş yavaş üstünlüğü ele aldı, Doğu durumu idrak ettiğinde de artık çok geçti.

İdrak eder etmez aradaki farkı nasıl kapatacağını düşünmeye başladı. Baktı ki normal yollardan kapanacak gibi değil, “anormal” yollardan kapatmaya çalıştı. (Ahlakî boyutu hiç düşünmedi. Örneğin Almanya’da bir Türkün buzdan jeton yapıp otomatı kandırmasıyla övündü durdu yıllarca)

Yine olmadı, kendine bir hayal dünyası kurup onun içine sığındı. Hoşuna gitmeyen gerçekleri görmezden gelmeyi ve unutmayı tercih etti. Görmezden gelmek onları yok etmeye yetmiyordu, bilakis gittikçe daha da büyüyor ve karmaşık hale geliyorlardı. Tabii doğru orantılı olarak çözümü de zorlaşıyordu.

İşte Sayın Başkan Muharrem Usta’nın Trabzonspor camiasında gördüğü durum tam da budur. Mesela, yaşı büyütülmüş arkadaşları küçültüp cebinize koyar, sonra gider bir turnuvada şampiyon olursunuz, sonra da sevinirsiniz. Daha sonra? Şampiyon kadro sırra kadem basar, unutulur gider. Bir süre sonra birileri çıkar “nerede bu uşaklar?” diye sorar, hep birlikte “aaah ah, ne cevherlerimiz var da değerlendiremiyoruz” der ve birilerini ya da birbirimizi suçlar, döngüyü bitiririz. Örnekler fazlasıyla çoğaltılabilir.

Sayın Başkan’ın bu teşhis-şikâyeti son derece önemlidir. Camianın, başına aynı şeyler sürekli geldiği halde olan biteni bir türlü anlayamıyor; haliyle sağlıklı ve gerçekçi bir çözüm yolu aramıyor oluşunun sebebi, gerçeklerle yüzleşmeye yanaşmıyor oluşundan kaynaklanmaktadır.

Meşhur hikâyede çocuk “Kral çıplak!” diye bağırdığı zaman her şey bir anda açığa çıkmıştı. Kralın elbisesini sadece akıllılar (!) görebildiği için kimse görmediğini söylemeye cesaret edemiyordu. Fakat hiçbir hesabı kitabı, beklentisi olmayan bir çocuk gerçeği haykırınca tılsım bozuluvermişti.

Bizim işimiz o kadar kolay değil. Çünkü akıllı olduğumuza kendimizi öylesine inandırmışız ki,  kralın kendisi gerçeği itiraf etse, “Aha! Kral da akılsız çıktı!” diyeceğiz.

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg