Toplum neyse medya da odur
Bülent Şirin

Toplum neyse medya da odur

Advert

Trabzonspor Başkan Yardımcısı Nevzat Aydın’ın açlıktan mütevellit ağız kokusu temalı mesajıyla gelişen hadiselerden yola çıkarak yazdığımız yazı galiba bir strateji kazasına uğradı. Benim amacım “Trabzonspor olmasa(ydı)” diye başlayan varsayımların baştan sakat ve yanlış olduğunu anlatmaya çalışmaktı, Nevzat Aydın’ın tweeti buna sadece vesile olmuştu. Yoksa kimin haklı, kimin haksız olduğu bizim konumuz değildi.

Ama işte tarafların kutuplara çekilip de orta yerde kimselerin kalmadığı böyle zamanlarda ne söylerseniz söyleyin sesinizi taraflara duyuramıyorsunuz, kendinize göre ne kadar önemli şeyler söylerseniz söyleyin. İnsanlar istiyor ki herkes benim cepheme gelsin, oradan karşı tarafa sallasın. Ne kadar iyi sallarsanız o kadar makbul birisi oluyorsunuz. Söz konusu tweete yönelik yazılan yazıların hepsi benim yazıdan daha fazla ilgi görmüştür, bundan en ufak bir kuşkum yok.

Ben, “Kendimi göstermek için fırsat bu fırsattır. Bir tarafa çakayım da biraz raiting yapayım. Varsın karşı taraftan biraz küfür işiteyim, o kadar da olsun artık. Hamama giren terler” diye düşünsem en âlâ yazıyı yazarım, bundan da kimsenin kuşkusu olmasın. Ama bu şekilde problemler çözülmüyor, bir sonraki nefret ayininde yine aynı şey oluyor, çok daha acil meseleler varken onca enerji heba olup gidiyor.

Mesela şu yerel medya konusu… Ağırlıklı olarak Trabzon dışında yaşayan Trabzonsporlular olmak üzere ciddi bir kesimin gözünde yerel medya iğrenç bir şey. Bu görüşe göre yerel medya mensupları “Trabzonspor’un aleyhine ne yapsak, ne etsek…” diye sabahtan akşama kafa yoruyorlar, en ufak bir fırsatı kaçırmıyorlar, bıkmadan usanmadan Trabzonspor’u ağaçkakan gibi gagalayıp duruyorlar. Bir yandan da kulüp ve kulüp çevresinden ne koparabiliriz diye uğraşıyorlar.

Diyelim ki bu bakış açısı haklı. Tamam da, beslenen bu duygu ve düşüncelerle yerel medyada en ufak bir olumlu gelişme gerçekleşmiyor. Buharlaşma da buharlaşmıyor, varlığını ve icraatını sürdürüyor. Her vesileyle nefret ayini düzenlemekle bir şey düzelmiyor. Peki o zaman neden birileri “Bu böyle olmayacak. Acaba ne yapmalı da yerel medyayı daha verimli ve faydalı hale gelmesi yönüne sevk etmeli?” diye düşünmüyor? Eğer yerel medya bu kadar kötü bir haldeyse, bunun arkasında mutlaka bir sebep ya da sebeplerin olabileceği neden kimsenin aklına gelmiyor? Gazeteciyi kötü adam yapan, toplumun bizzat kendisi olmasın?

Biraz düşünün bakalım; hep tatlı yiyip tatlı konuşan gazeteci mi daha fazla ilgi görür yoksa sürekli eleştiren, kişi ve kurumların açıklarını bulmaya çalışan mı? İyi düşünün.

Bunun ortası yok mu? Doğruya doğru, eğriye eğri desen olmuyor mu?” diyebilirsiniz. Haaa, işte orada yazının baş tarafında izah etmeye çalıştığımız duruma düşüyorsunuz. Taraflardan birini hak ettiğinde takdir edip hak ettiğinde eleştirdiğiniz zaman “Sen de bir karar ver, hangi taraftasın? Bir öyle bir böyle” diye soruluyor. Aşırı kutuplaşma dönemlerinde ise sesinizi bile duyan olmuyor. Ne İsa’ya ne Musa’ya misali.

Önemine istinaden yukarıda geçen bir konuyu yine vurgulamamız gerekiyor. Nevzat Aydın’a ağır ifadelerle cevap veren bir yazı benim yazıdan çok daha fazla okunmamış mıdır? İsteyen yüreği soğuyarak okusun isteyen dişlerini gıcırdatarak… Hiç fark etmez. Yeter ki okunsun. Okundukça para ve/veya itibar ediyor. Yanlışım var mı?

Şimdi bu ahval ve şeraitte siz aklıselim bölgesinde kalın da üslubunuzu bozmayın, insanları çözüm odaklı sağduyu ortamına davet edin bakalım. Nereye kadar? Hiç kızmayın yerel medyaya. İyisiyle, kötüsüyle o sizin aynadaki yansımanızdır.

 

 

 

 

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg