Hepimiz Yattara kadar Trabzonluyuz

Trabzonlu kimliği ile Trabzonsporlu kimliği tartışmaları bitmek bilmiyor. Camianın bizzat içinde bu kavramlar hakkında fena halde bir kafa karışıklığı söz konusu. Yıllar geçtiği halde camia bu kavramlar üzerinde bir türlü ortak bir akıl ve karar üretemiyor. Daha kötüsü, sanki bu problemin halledilmesi gerektiği gibi bir derdi de bulunmuyor.

SPOR - TRABZONSPOR - 2018-09-06 12:44:18

Advert

Geçtiğimiz yıllarda “Trabzonlu olunmaz, Trabzonlu doğulur” diye bir özlü söz (!) tedavüle girmişti. Bir kere bu “olunmaz, doğulur” diye biten sözler düz manasıyla anlaşılmamalıydı, öyle olursa büyük sıkıntılar ortaya çıkardı. Bunların en gözdesi “sanatçı olunmaz, doğulur” idi ve bu da aslında sanat alanında yetenek olgusunun önemine vurgu yapmak amacıyla söylenmiş bir sözdü. Yoksa “Yetenekliyseniz çalışmanıza gerek yok, yeteneksizseniz başarılı olmanıza imkân yok” demek değildi bu. Kısıtlı yeteneklere sahip insanlar bir alanda yoğunlaşıp çalışırsa başarılı olabiliyor ama sırf yetenekle kimse bir yere gelemiyor.

Trabzonlu olunmaz, Trabzonlu doğulur” sözü, benzer bütün dar bölge milliyetçiliği anlatan ifadeler gibi eninde sonunda şu bilinçaltına dayanmaktadır: Trabzon’da binlerce yıldır aynı insanlar yaşamaktadır, içlerine “dışarıdan” kimsecikler karışmamıştır, bugün Trabzon adına ne kadar kültürel birikim varsa hepsi bu seçilmiş kavmin eseridir.

Liman ve İpek Yolu

Ne kadar sakat, yanlış ve vahim bir bilinçaltı olduğunu söylemeye bile gerek yok. Bir kere Trabzon liman şehridir, aynı zamanda İpek Yolu üzerindedir. Tarih boyunca geleni geçeni, gideni kalanı belli değildir. Zaten bugün kültürüyle, tarihiyle, sosyolojisiyle, yüksek özgül ağırlığıyla Trabzon diye bir şey varsa bu zenginliğini işte tam da bu özelliğine borçludur. Kendini Trabzonlu diye tanımlayan kim varsa hepsi bir yerlerden gelmiş ve Trabzonlu olmuştur.

Bakınız Yattara. Gine doğumlu bir Trabzonlu. Geldi, sekiz yıl Trabzonspor’da görev yaptı, sahanın ortasında kolbastı oynadı, ağlaya ağlaya gitti. İki yıl kadar önce kendisiyle bir toplantıda bir araya geldik. Yanında bir arkadaşı vardı, yanlış hatırlamıyorsam kayınbiraderiydi. O da Türkçe biliyordu ve Yattara için “İstanbul’da geziyoruz, karnımız acıktı. Bizimki illâ Trabzon yemekleri yapan bir yer arıyor. Döndük, dolaştık, sonunda gittik karşı tarafta öyle bir yer bulduk da yedik” dedi. Yattara o akşam kendisini İstanbul takımlarının çok yüksek bedeller karşılığında istediğini ama gitmediğini, çünkü Trabzon’u çok sevdiğini söyledi.

Yattara Trabzon dışında yaşayan bir Trabzonlu. Bugün Trabzon’da yaşayan Trabzonlular, Yattara’nın Trabzon’a yerleşmiş halidir. Kendisi Trabzon’a yerleşmiş olsa ve çocukları orada büyüyüp yetişkin yaşa ulaşsa, onlar da herkes kadar horon ve kolbastı oynayabilecekler, Trabzon şivesiyle konuşacaklar, Trabzonlu gibi düşünecekler, Trabzonlu gibi duygulanacaklardır. Tıpkı Trabzon’da yaşayan herkes gibi. Trabzon ahalisi nihayetinde birkaç kuşak önce Trabzon’a gelmiş insanlardan oluşmaktadır. Bir Trabzonluya kökenini sorun bakalım, size ne diyecek? Ataları ya Maraş’tan gelmiştir ya Kafkasya’dan ya da başka bir yerden. Eee? Siz dışarıdan gelip Trabzonlu oldunuz, aynı şey bundan sonra niye olmuyor? Trabzonlu olma işlemleri ikinci bir emre kadar durduruldu mu yoksa?

Beni neyin rahatsız ettiğini hâlâ anlayamamış olanlar mutlaka vardır. Sabırlı olunuz.

Trabzon bir sentezdir

Trabzonlu olunmaz” demek, Trabzon’un bugünkü tarihi ve kültürel zenginliğinin ana dinamiğini oluşturan “dışarıdan” gelenlerin katkılarını red ve inkâr etmekten başka bir şey değildir. Trabzon binlerce yıldır bu katkılara açık olmuş, o katkılar sayesinde Trabzon olmuştur. Trabzon muhteşem bir sentezdir. Sentezdir amma; dünyanın en kaliteli çamurlarından imal edilmiş bir antika vazo gibi durduğu yerde değerlenen sabit ve değişmez bir varlık değildir. O sentezi her daim yeniden üretmek, zamanın ve zamana bağlı şartların getirdiği mecburiyetlere göre sürekli güncellemek, sürekli içine yeni malzemeler katmak gerekmektedir.

Trabzonlu olunmaz” demek, bilerek ve isteyerek öyle bir şey arzu edilmiyor olsa bile “Trabzonsporlu olunmaz” anlamına da gelir. Trabzonlu olmayanlara Trabzonsporlu olma yolunu kapatır, en azından böyle sevimsiz anlaşılmalara da sebebiyet verir. Hâlbuki Trabzonlu olmayan Trabzonsporlular bir kazanç değil midir? He, öyledir. Pek âlâ, Trabzonspor’un herhangi bir organında Trabzonlu olmayan bir kişiye tahammül sınırı ve miktarı ne kadardır? Kendim sorup kendim cevaplamayayım isterseniz.

Korkmayalım, endişe etmeyelim. Trabzon ve Trabzonspor’un başına kötü bir şey gelmez. Değişir, gelişir, güncellenir ve yaşamaya devam eder(ler). Aksi takdirde, yani dışarıdan gelecek etki ve katkılara kendisini kapattığında kurur kalır.

Osmanlı’ya bakınız. 13. Asrın sonlarında Kuzeybatı Anadolu’ya gelip yerleşmiş bir çadır beyliğinden, 100 yıl sonra üç kıtaya yayılmış koca bir imparatorluğa dönüşmüştür. Bu yağmayla, zorbalıkla, topraklarına kattığı bölgelerin insanını aşağılamakla mümkün olamaz. Olsa bile kalıcı olamaz, adamı üç vakte kadar gerisin geri postalarlar. Osmanlı, oralardaki maddi zenginliklerin yanı sıra insan kaynaklarını da pozitif bir şekilde imparatorluğun gücünü büyütmek için kullanmıştır. Yani Boşnak, Hırvat, Sırp, Arap, Gürcü, Çerkez, Rum, Ermeni ve daha çok sayıda etnik kökene mensup insan Osmanlı doğmamıştır ama Osmanlı olmuştur. Osmanlı da büyümüş, gelişmiş, değişmiş asırlarca yaşamış ama özünde hep Osmanlı kalmıştır.

Trabzon da eski bir imparatorluk merkezi, Osmanlı’nın en önemli şehirlerinden biridir. Trabzonspor için model ararken pozitif kopyalama o kadar zor olmayacaktır. Zaten yazının yukarı taraflarında yapmaya çalıştığımız Trabzon analizi küçük bir imparatorluk sentezi tanımıdır.

Günün Diğer Haberleri