Recep, Fenerbahçe şampiyon olacak. Üzülme..
Advert

Recep, Fenerbahçe şampiyon olacak. Üzülme..

Recep, Trabzonspor’u 2. Lig’den beri takip eden kıdemli bir Trabzonspor’lu. Üzülmemesini isteyen ise samimi bir dostu ve o zamanlar Fenerbahçe deyince akla gelen önemli isimlerden biri, ünlü bir iş adamı. Bu cümle de 1995-96 sezonunda Trabzonspor Fenerbahçe’nin 5 puan önünde şampiyonluğa giderken söylenmiş.

SPOR - TRABZONSPOR - 2017-09-28 14:11:43

İki boyutlu yazı ortamında vurguları ifade etmek mümkün olmadığı için ilk görüşte Fenerbahçe’nin şampiyonluğundan umudu kesmiş olan Recep’e bir ahbabının teselli cümlesi gibi algılanabilir. Ancak öyle değil. Duyduğum şekliyle aktarmak istediğim için cümlenin ağızdan çıktığı halini bozmadım.

Recep, Trabzonspor’u 2. Lig’den beri takip eden kıdemli bir Trabzonspor’lu. Üzülmemesini isteyen ise samimi bir dostu ve o zamanlar Fenerbahçe deyince akla gelen önemli isimlerden biri, ünlü bir iş adamı. Bu cümle de 1995-96 sezonunda Trabzonspor Fenerbahçe’nin 5 puan önünde şampiyonluğa giderken söylenmiş. Teselli etmeye çalışan, Fenerbahçe’nin şampiyon olacağından emin, bu durum karşısında her Trabzonspor’lunun düşeceği psikolojiyi bildiği için sevgili dostunu büyük şoktan korumaya çalışıyor.

Bu diyaloğu bana aktaran, soyadı bizde mahfuz olan Recep. Gerçekten de o sezon Fenerbahçe teknik direktörü Carlos Alberto Parreira’nın, Trabzonspor lider iken sezon ortasında bir yerlerde“Trabzonspor hakemler tarafından kollanıyor” ifadesinin manşetlere taşınmasından sonra bordo-mavili camianın kimyasının bozulduğunu çok iyi hatırlarız. “Duyumlarla yazı yazmak” gibi bir ithamla karşı karşıya kalırsak da, o sezonun son maçından önce Fenerbahçe’li bir yöneticinin yerinden fırlamış gözlerle basın toplantısında “Trabzonspor’un Vanspor’a teşvik primi verdiğine dair çok önemli duyumlar aldık” dediğini acizane hatırlatırız.

Şimdi o kadar kaba yöntemler kullanılamaz, adama “ağır ol” derler. Fakat Aykut Kocaman’ın yine birkaç hafta önce “penaltılar irdelenmeli” ifadesi Trabzonspor camiasında benzer bir etki yaptı.

Burada bir durum analizi yapmaya çalışalım: Burası Ortadoğu. Başarıyla nezahet, çelebilik, centilmenlik bir arada olmuyor çoğu zaman. Belki de hiçbir zaman. Bu coğrafyada hararetli bir toplantıda kimsenin sözünü kesmezseniz, söz sırasının size gelmesini beklerseniz, toplantının sonunda eliniz böğrünüzde çıkar gidersiniz. Kimse de size ayıp ettiğini filan düşünmez.

Trabzonspor ya şampiyonluk illetinden kurtulacak, “Yemişim şampiyonluğu… Ben şampiyon olmasam da büyüğüm, işinize geliyorsa…” diyecek, Olimpiyat Stadı’nı doldurup gövde gösterisi yapacak, her bulduğu düzlükte horon halkasını kuracak, gülecek, eğlenecek, kâm alacak dünyadan… Mutlaka şampiyonluk istiyorsa eğer; azıcık itiş kakışa hazırlıklı olacak. Dirsek yediğinde düşmemek için ayağını yere sağlam basacak. Psikolojik hamleler geliştirecek, rakiplerin hamlelerine ustalıkla mukabele edecek… Legal sınırların dışına asla çıkmadan…

Trabzonspor camiasının bir zaafı var. Görülüyor ki, şampiyonluk sadece sahada kazanılmıyor. Ne kadar kaliteli ve uyumlu bir kadro kurarsanız kurun, ne kadar güzel ve etkili bir futbol oynarsanız oynayın, menzile ulaşmadan bir takım görünür-görünmez engellere takılabiliyorsunuz. Bu durum Trabzonspor’un başına yakın ve uzak geçmişte defalarca gelmiş. Öyle kolay kolay değişeceği de yok bu durumun. Devletin başa geçeceği, kuzgunun gagasının leşten çıkacağı yok bu ülkede. O halde yukarıda dediğim gibi ya bu deveyi güdecek ya da bu diyardan gidecek.

Trabzonspor ise zaman ve enerjisini bir parça doğru kullanıp, azıcık kafasını kaldırdığı zamanlarda başına gelen ve gelecek olanları bertaraf etmenin yollarını arayacağına, o sıkıntılarla sanki ilk kez karşılaşıyormuşçasına şaşırıyor, öfkeleniyor, “Böyle bir şey nasıl olabilir? Asla olmamalıydı” diye afallıyor. Çünkü Trabzon(spor)lu, azınlık muamelesi gördüğü halde kendini çoğunluk sanıyor. Azınlık olduğunu idrak edip ona göre strateji ve politikalar belirlese, özlediği başarıyı o kanaldan yakalayabilir. Amerika’yı yeniden keşfetmelerine gerek yok, Avrupa ve dünyada yaşanmış bir sürü örnekleri var.

Not: Yukarıda okuduğunuz yazım Şubat 2011’de yayınlandı. Yani 3 Temmuz’dan aylar önce. Bir iki ufak rötuşla buraya aldım. Sebep ve sonuçları doğru analiz etmemiz, mücadele yöntemlerini doğru belirlememiz gerekiyor. Ne yazık ki ebediyete akıp giden bunca senede bu konularda fazla bir mesafe katedebilmiş değiliz.

DİĞER HABERLER