Tribünde gruplar ve birlik-beraberlik safsatası...
Bülent Şirin

Tribünde gruplar ve birlik-beraberlik safsatası...

Advert

Birlik-beraberlik” kavramını bizim toplum çok yanlış anlıyor, çok yanlış biliyor. Bu yanlış anlama ve yanlış bilme hali, hepimizi birden pembe ufukların ardındaki mefkûreye ulaşmak için yola çıkmaya niyetlenen ama aynı daire etrafında sürekli dönen, her seferinde de derin hayal kırıklığı içinde yorgunluktan pestile dönen bir güruh haline getiriyor.

Bu kısır döngünün iki nedeni var.

Birincisi, birlik-beraberlik deyince bizim anladığımız, ortak paydaya giren herkesin en ufak bir farklılığının olmaması. Yani söz konusu kitlenin tamamen homojen olması, hiçbir konuda farklılık arz etmemesi. Tek bilek, tek yürek, tek yumruk, tek ses, tek nefes... Bu başarıldığı takdirde o pembe ufukların ardındaki mefkûreye ulaşılabileceği varsayılıyor.

Halbuki böyle bir homojenlik insan fıtratına aykırı. Öyle bir şey olmaz. Olmadı, olmayacak. İnsanoğlu farklı farklıdır. En iyi ihtimalle bazı gruplar oluşturulur (parti, dernek, vakıf, cemaat, cemiyet vs.), insanlar kendine en yakın bulduğunun çatısı altına girer ve hedefleri doğrultusunda çalışır.

Trabzon’da tribün gruplarını birleştirmek için geçtiğimiz günlerde bir hamle yapıldı. Sonuç? Hüsran, fiyasko, hayal kırıklığı. Ne derseniz deyin. Bu mikro düzeyde bir toplum mühendisliği girişiminden başka bir şey değildi ama onu yapmak için bile biraz sosyoloji, biraz psikoloji bilmek icap eder. Farklı sosyal gruplara mensup, farklı önceliklere sahip insanları aynı stadyumda toplayabilirsiniz, ancak aynı tribünde yan yana olmaları o kadar kolay değildir. Bunun için ikinci sebebe bakacağız:

Farklı sosyal gruplara mensup, farklı önceliklere sahip insanları aynı ortamda bir araya getirebilmek için, o ortamda bir araya gelme sebebi olan motivasyon sebebini güçlendirmek zorundasınız. Bizim olayımızda o motivasyon sebebi Trabzonspor aidiyetidir. Trabzonsporluluk kendi başına güçlü bir aidiyettir, ancak mensupları bunun yeterince farkında değildir. Problemin de özü budur.

Bakınız, bir örnek vereyim. Ben Kabataş Erkek Lisesi mezunuyum ve geleneksel pilav günlerine giderim. Orada herkesin tanıdığı ünlü kişilerden tutun, 50-60 yıllık mezunlara kadar çok farklı kesimlerden insanı, mesela başka bir ortamda kolay kolay bir araya gelmeyecek farklı siyasi partilerden belediye başkanlarını bile kol kola görebilirsiniz. Nasıl mümkün oluyor bu? Çünkü ortada çok güçlü ve mensuplarına gücü her fırsatta hissettirilen bir aidiyet var. Kabataşlı kimliği diğer kimliklerin neredeyse hepsini gölgede bırakıyor.

Trabzon’da bin tane grup var. Birkaç kişi bir araya geliyor grup kuruyor. Ne olacak bizim bu hallarımız? Hepimiz Trabzonsporlu değil miyiz? Neyi paylaşamıyoruz?” diye ağlayıp inlemenin faydası yok. Hele birilerini menfaat peşinde koşmakla suçlamanın kimseye faydası yok. Gerçek bile olsa sadece şikayetle problem çözülmüyor.

Sonuca üzüleceğimize, sebebi araştırmalı ve o sebebi bertaraf etmeliyiz. Yani Trabzonspor kimliğinin ne anlama geldiğini mensuplarına ve üçüncü şahıslara daha iyi öğretmeliyiz. Bu da sistemli, bilinçli ve programlı bir çalışmayla gerçekleşebilir.

Ne yani? Benim evimin her tarafı bordo-mavi. Ben şimdi Trabzonspor’un ne anlama geldiğini bilmiyor muyum?” diye höykürmesin kimse. Farklı bir şeyden bahsediyorum. Kimlik güçlendirmesi ve aidiyet farkındalığını gerçekleştirmediğiniz takdirde isterseniz bir zamanların reklamında olduğu gibi çocuğunuzun şeyini bordo-maviye boyayın. Hiçbir yere varamazsınız, o yazının başında tasvir ettiğim dairede döner durursunuz. 

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg