Eğitimde beceri kazandırma nasıl olacak?
Ali Kandemir

Eğitimde beceri kazandırma nasıl olacak?

Advert

Ülkemizde örgün eğitime ayrılan kaynağın her geçen yıl artmasına karşın okullarımızda beceri ve yetkinlik kazandıramadığımız öğrenci yelpazenin genişliyor olması eğitime önem verdiğimiz söylemi ile tezat teşkil etmekte.

Eğitim sistemi, eğitimin felsefesi, finansmanı, planlanması, yönetimi, fiziki imkanların oluşturulması, müfredatlarına hazırlanması, öğretmen yetiştirme sistemi, eğitim-öğretim faaliyetlerinin uygulanması ve sonuçlarının analizi gibi temel konuları ihtiva eden kompleks bir yapıdır. Sistemi kurgularken bu yapının her bir alanını bütüncül bir yaklaşımla önemsemek gerek. Bazı alanların göz ardı edilmesi veya üzerinde yeterince düşünülmemesi  “zincirin gücünü en zayıf halka belirler” prensibine bağlı olarak tüm sistemin verimsiz olmasıyla sonuçlanır.

Kendimi Türk eğitim sistemi için ufuk açıcı yeni şeyler söyleyen birisi olarak görmüyorum. Eğitime dair söylediğim hususların çoğu bilinen şeylerdir. Benim yaptığım; eğitim gibi en önemli alanda bile temel yaklaşımları göz ardı etmenin, öngörülebilir, yürütülebilir, izlenebilir ve sonuçları değerlendirilebilir bir metodolojiye sahip olmayışımızın doğurduğu olumsuz sonuçları zaman zaman hatırlatmak ve bu konuda düşüncelerimi kamuoyu ile paylaşmaktır. Bu bağlamda eğitimde ihmal ettiğimiz ve bir türlü köklü değişikliğe başvurmadığımız halkalardan birisinin de eğitici yetiştirme sistemi olduğunu sizlere aktarmak istedim.

 Günümüzde yaşayan en büyük eğitimcilerin başında gelen Amerikalı Howard Gardner’in bir sözünü aktarmak istiyorum. “Bir birey bir alanda eğitim almış ve o alanla ilgili bir sorunla karşılaştığında, cevaba ilişkin alanla ilgili eğitim almamışlardan farklı olarak yeni bir bakış açısı getiremiyorsa onun aldığı eğitim çöpe atılmalıdır“. Bu söylem bize, eğitimin en önemli hedeflerinden birisinin çocuklarımıza beceri ve yetkinlik kazandırmak olduğunu ifade etmektedir. Öğrencilere beceri ve yetkinlik kazandırmak becerikli ve yetkin eğiticilerle mümkün olmaktadır.

Ülkemizde öne çıkan bazı eğitim kurumlarını ve branşları bir kenara koyduğumuzda, özellikle eğitim kurumlarımızın tükettiği mesai ve kaynak dikkate alındığında öğrencilerimize istenilen düzeyde beceri ve yetkinlik kazandırdığını söylemek oldukça zordur. Bunda kurumlarda verilen eğitim-öğretim faaliyetlerinin planlanması, uygulaması, izlenmesi, ölçülmesi ve değerlendirme aşamalarındaki kopukluk son derece önemli yer tutmaktadır. Eğitim kurumlarımızda kısmen kendimin de dahil olduğu eğitici kadrosunun önemli bir kısmının bırakın bu temel prensiplere uyulmasını, bu prensiplerin önemi konusunda bile bilgi sahibi olduğumuzu söylemek çoğu zaman mümkün görülmemektedir. Türk insanı olarak olumlu sonuçlardan pay çıkartmak, olumsuzlardan başkasını sorumlu tutmak gibi bir anlayışa sahibizdir. Eğitim kurumlarının öğretici kalitesindeki sorunları görmeden, sorumluluğu gençlere veya karar verici konumda bile olmayan kesimlere yükleyerek kurtulamayız. Hele hele bütün eğitimin kalitesini beceri ve yetkinliği ölçemeyen seçme sınavlarının niteliğine indirgeyerek tartışmak, nitelikli eğitim konusunda daha epey mesafe kat edilmesi gerektiğini göstermektedir.

Türk eğitim sisteminin önemle üzerinde durması gereken konuların başında gelen problem, eğitimin her kademesinde görev yapacak nitelikli eğitici sorununu çözmektir. Onca yabancı dil öğretmeni yetiştiren kurumlar ve bu kurumların yetiştirdiği öğretmenlerin girdiği onca yabancı dil dersine rağmen üniversiteden mezun olan çoğu gencimiz  “How are you?” dendiğinde bile anlamıyorsa, liseden sonra üniversiteye gelen gencimiz biyoloji dersinde “kloroplast” adını duyduğunda ders hocasına “Bunun Türkçesi yok mu?” diyorsa, fen lisesinde bütün elementleri sembolleri ile ezberlediği halde “element nedir?” sorusuna pek az öğrenci cevap verebiliyorsa, elektronik bölümünden mezun olan gencimiz “vallahi mezun olduğumda kuzine soba ile trafoyu yan yana koysalar karıştırırım” diyorsa, üniversiteyi bitirme aşamasına gelmiş bir gencimize “bugüne kadar aldığınız eğitimle bağlantılı bunu ben yaptım diyebileceğiniz bir şeyiniz var mı?” sorusuna sınıftan cevap gelmiyorsa ülkemizde eğitici (öğretmen-akademisyen) yetiştirme konusunun yeniden irdelenmesinin zamanı çoktan geldi geçiyor demektir.

Bu arada, üzülerek ifade etmek istediğim bir konu da; eğitim başta olmak üzere çalışmayı ve üretmeyi gerektiren kalıcı işleri öneren projeler yerine kalite düşüklüğü ile sonuçlanacağı belli olan, yardımcı doçentliğin kaldırılması, doçentlik ve profesörlüğün kolaylaştırılması, öğrencilerin eğitim kurumlarına kolayca girebilecekleri ve kolayca mezun olabilecekleri düzenleme gibi konuların gündem oluşturması ve bu konuların epey destekçisinin olmasıdır.  

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg