Hamsi gününde konuşulanlar ve düşündürdükleri...
Bülent Şirin

Hamsi gününde konuşulanlar ve düşündürdükleri...

Advert

Dün Trabzon Dernekleri Federasyonu Gençlik Kolları’nın geleneksel olarak düzenlediği hamsi gününe gittik. Bilindiği gibi gençler bu etkinliği 2007’den beri gerçekleştiriyorlar.

Geçmiş yıllarda olduğu gibi sadece gençler olacak sanıyordum ve onlara geçtiğimiz günlerde vuku bulan ufak bir tatsızlık yüzünden bir çift lafım olacaktı ama gidince baktım ki devlet erkanı orada.

CHP milletvekili ve TBMM Başkan vekili Akif Hamzaçebi, CHP eski milletvekili Faik Tunay ve benden sonra gelen AK Parti İstanbul milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı. Ayrıca TDF üst yönetiminden Yusuf Kızıldağ ve Ali Rıza Balcı da oradaydılar.

Hamsi faslından sonra Akif Hamzaçebi orada bulunan başta başkan Abdulkadir Meriç olmak üzere Gençlik Kolları mensuplarıyla teker teker tanıştı, sohbet etti. Biz de bu sohbetten epey istifade ettik, bilgiler aldık. Bize de söz verildi, halen yayınladığımız TRABZON Life dergisi merkezli kısa bir tanıtım yapma şansı bulmuş olduk. Akif beye dergiyi birkaç hafta önce görüştüğümüz bir etkinlikte takdim etmiştim. İncelediğini ve çok beğendiğini söyledi. Çalışmamız için takdir ve tebrik etti, sağolsun.

Sohbet ilerlemiş, artık kalkma vakti yaklaşmıştı ki orada bulunan Kenan Sümer arkadaşımız karşısındaki eski-yeni Trabzon kökenli milletvekillerine Trabzonspor’un hakkının sürekli gasp edildiğini, siyasetin en üst düzeyinde bu haksızlığa müdahale edilmesi gerektiğini, kendilerinden bunu beklediğini söyledi. Tabii bu son derece çetrefilli bir konuydu; sebep, gelişme ve sonuç bölümleri mümkünse geniş bir zamanda konuşulabilirdi ama yine de hazır vekiller bulunmuşken dile getirmekte fayda vardı. Belki de yoktu, tartışılabilir.

Akif Hamzaçebi, kısa cümlelerle Meclis’te bu konuları gündeme getirmenin bir faydası olmayacağını söyledi. Bizim dikkatimizi asıl bütün sohbet boyunca neredeyse hiçbir konuya dâhil olmamış Faik Tunay’ın konu açıldıktan kısa bir süre sonra yine tek kelime etmeden ayağa kalkıp montuna davranması çekti. Daha da önemlisi, milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı’nın yaklaşımı. “Yahu arkadaşlar, şu futbol ve Trabzonspor konularını biraz geri plana alsak daha iyi olmaz mı...” mealinde sözler sarf etti. Aynı milletvekili, Rizespor’un küme düşmesiyle ortaya çıkan tatsız atmosfer günlerinde de yine bir etkinlikte “İki şehir arasında gereksiz bir gerginlik çıktı. 22 kişi bir o yana, bir bu yana koşturuyor, aynı tavanın balığı olan hemşehrilerin arası açılıyor” deyip futbolun ne kadar önemsiz ve gereksiz bir meşgale olduğunu kendine özgü üslubuyla ifade etmişti.

Ahmet Hamdi Çamlı ve başka herhangi bir Trabzonlu, futboldan ve Trabzonspor’dan uzak olabilir ama siyasetle uğraşan birinin kendine hedef kitle seçtiği insanların arasında Trabzonlular önemli bir yer tutuyorsa, o hedef kitlenin hassasiyetlerini dikkate almak zorundadır. Eğer o kişi bu hassasiyet konusunu bir tür rahatsızlık olarak görüyorsa, tedavi yollarını araştırmalı ya da tavsiye etmelidir. İyi bir şeyse zaten ilgilenmelidir. Amansız bir hastalığa yakalanmış bir kişiye, “Bırak şimdi, ne hastalığı, aslan gibisin. Takma kafana böyle şeyleri” demek gibi bir şey Sayın Çamlı’nın yaklaşımı. Birkaç yıl önce yine aynı mekanda Oktay Saral da benzer bir yaklaşım sergilemiş, hâttâ daha da ileri gitmişti. Ayrıntısına girmeyelim, gerek yok.

Faik Tunay montuna davranınca diğer vekiller de bu zengin kalkışına ayak uydurdular ve etkinlik sona erdi. Bizim gençlere diyeceklerimiz de bir başka buluşmaya kaldı. Kısmetse konuşuruz, zamanı geçmedi.

                                                                                                                                 *****

Şu dergi konusunda orada lafı uzatmamak adına söylemediklerimizi kısaca burada ifade ederek yazıyı noktalayalım. Bu dergiyi çıkarmaktan maksadımız, Trabzonluları ve Trabzon sevenlerini sadece daha kültürlü ve daha sanatlı kılmak değildir. Batı ekonomik, askeri ve siyasi gücünden ziyade kültürel gücüyle egemenlik kurmaktadır. Yılbaşı gecesinin öncesinde, esnasında ve sonrasında sosyal medyadaki “Bu gece herhangi bir gece gibi benim için. Her zamanki gibi vakit geçiriyorum, farklı bir şey yapmıyorum” mealinde yazılıp çizilenler bu hegemonyadan azade olduğunu haykıran özgürlük çığlıklarıdır. Neden böyle bir şey yazmaya gerek duyuyor insanlar? Çünkü üzerimizde kuşaklar boyudur devam eden bir “Yıl başında çılgınca eğlenmenin şart olduğu” şeklinde bir baskı var.

Önce kültür işgaliyle zihin dünyaları hazırlanır, sonra o zihinlerin sahiplerine ekonomik sömürge uygulanır. Yani “Ey Bülent Şirin, daha kültürlü ve sanatlı olacağız da ne olacak? Daha mı çok para kazanacağız?” sorusu akıllara geliyorsa, cevabım “Evet”tir. Bakın, Türkiye’nin bazı büyük sermaye sahibi firmalar çok uzun yıllardır Batı kültürü kökenli festivaller, etkinlikler yapıyorlar. Sizce o paraları boşuna mı harcıyorlar? Zihinleri kendi pazarlarına hazırlıyorlar aslında. Siz hiç Koç, Sabancı, Eczacıbaşı ve belki daha birkaç grubun hiç ekonomik darboğaza düştüğünü, zor durumda kaldığını hatırlıyor musunuz? Onlar varken nice “Para kazanmayı bilen” insan geldi geçti ekonomi dünyamızdan. Sadece para istif etmekle olmuyor. Zenginlik de bir kültür işidir. Zenginliği muhafaza etmek de...

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg