Trabzon halkı Trabzonspor'a duyarsız mı?
Bülent Şirin

Trabzon halkı Trabzonspor'a duyarsız mı?

Advert

Geçtiğimiz günlerde Şalpazarıspor ile ilgili bir etkinlik için İstanbul’a gelen Şalpazarı Kaymakamı Cafer Sönmez, etkinlikte yaptığı konuşmada ilginç şeyler söyledi. Yaklaşık iki yıldır bölgede görev yaptığını söyleyen Sönmez, “Trabzonspor’un durumu halkı çok fazla etkiliyor. Osmanlıspor maçından sonraki günlerde berbere gittim ve sadece 10 dakika vaktim olduğunu söyledim. Fakat berber Mehmet bey tam bir saat boyunca maçın kritiğini yaptı, sonunda oğlu geldi ve onunla kavga etmeye başladı da kaçıp kurtuldum” dedi.

Etkinlikte konuşan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen de aynı konuya değinerek, Trabzonspor’un durumunun halkın yaşantısını her alanda etkilediğini, yenildiği zaman dönercinin bile 30 kilo döneri zor sattığını, yendiği zaman ise bu rakamın 50 kiloyu aştığını, hâttâ camide cemaatin bile arttığını Trabzon’daki esnaf ve vatandaşla yaptığı sohbetlerden öğrendiğini söyledi.

Fakat aynı halk Trabzonspor’un maçlarına son derece duyarsız görünüyor ve bu durum da doğal olarak ciddi boyutta tartışılıyor. Cafer Sönmez ile Hilmi Türkmen’in anlattıklarına bakılırsa Trabzon halkı Trabzonspor’daki gelişmelerden son derece etkileniyor, o halde neden maçlara gitmiyor? Giden de Mersin İdmanyurdu maçında gördüğümüz gibi tribünleri hareketlendirmek için istekte bulunan Hami Mandıralı’yla dalga geçiyor. Normalde saha içinden tribünlere böyle bir talep geldiğinde tribünler derhâl sesini ve coşkusunu yükseltir.

Bunun iki sebebi var. Birincisi, Trabzonspor taraftarlığı sakat doğmuştur. Kulüp 1967’de kuruldu, yedi yıl sonra 1. Lig’e (Süper Lig yok henüz, bildiğiniz gibi) çıktı, dokuz yıl sonra da şampiyon oldu. Trabzonlu futbolseverler ne olduğunu anlamadan şampiyonluğu kucaklarında bulmuşlardı. Henüz taraftarlık bilinci ve kültürü yerleşmemişti Trabzon’da. Taraftarın bu tarihi başarıda da neredeyse hiç katkısı yoktu. Sadece tribüne gidip, sahada önüne geleni iki seksen yere uzatan takımı alkışlamışlardı.

Ya devran değişirse?..

Şampiyonluklar arka arkaya gelip “başarı” süreklilik kazanınca ister istemez Trabzonspor=başarı gibi bir zihin dünyası vücut buldu. Yani taraftarın başarısızlık durumunda kulübüne karşı nasıl bir tavır takınacağı, nasıl destek olması gerektiği hakkında hiçbir davranış kodu gelişmedi, çünkü başarısızlık diye bir şey yoktu. İkinci şampiyonluktan sonra başta Ali Kemal Denizci olmak üzere birçok önemli oyuncusunu elden çıkarıp yerine gençleri monte ettiği halde yine de şampiyonluklar devam etmişti. Demek ki bu hep böyle sürüp gidecekti (!), kimsenin aklına “ya devran değişir, işler kötü gitmeye başlarsa ne yapmamız gerekiyor?” diye bir soru gelmemişti.

Derken “mutlu günler” sona erdi. Ne olacaktı şimdi? Bu durumda taraftar kendisinin ne yapması gerektiği hakkında en ufak bir fikre sahip değildi.

İlerleyen yıllarda iyi kötü bir fikre sahip oldu, ancak ne yaparsınız ki insan karakteri çocukluğunda şekilleniyordu ve yetişkin hale geldiği zaman da kolay kolay o günlerin etkisinden bağımsız hareket edemiyordu.

Ne yaptı peki? Kendisinden başka her şeye kızdı, tepki gösterdi. Eskilerin yapabildiğini şimdikiler niye yapamıyorlardı? Türkiye’de futbola yön verenler neden Trabzonspor’un şampiyonluğunu istemiyorlardı? Niye ayrım yapıyorlardı? Bu ülkede herkes eşit değil miydi?

Herkese kızdı, en çok da kendi takımına. Maçlara gitmedi, destek vermedi. Takım düzelir gibi olunca da gitmeye başladı. Bu tavrında da en ufak bir yanlış(lık) görmedi.

İkinci sebep de birinciyle benzer ve yakından alakalı aslında: Bizim toplumun insanı (sadece Trabzonlular değil) problemlerin kendi müdahalesiyle çözülebileceğini düşünmüyor. (Güçlü) birileri gelecek, işleri düzeltecek, her şey güzel olacak. Böyle olmadığı, işler aksi gittiği takdirde de kendisi müdahil olmayı aklından geçirmeyecek ama ilçenin en büyük mülki amirinin iflahını kesecek, döner yemeyecek, camiye gitmeyecek, somurtup gezecek, hayata küsecek.

Görüldüğü gibi problem hiç de basit ve kolay çözülür değil. Adam akıllı kafa yormak, tespit yapmak, uzman kadrolardan destek almak, bir çözüm paketi hazırlamak ve uygulamaya koymak lazımdır.

Kim yapacak bu işi? Tabii ki mevcut yönetim. Böyle bir çabaları var mı? Bilmiyoruz. Bilgilendirirlerse öğreniriz. Her türlü haberleşme aracını kullanıyorlar nasıl olsa. Bu konuda hiçbir zorluk çekeceklerini sanmıyorum.

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg