Trabzonspor ve “aydın” açmazı…
Bülent Şirin

Trabzonspor ve “aydın” açmazı…

Advert

2007 Bahar ayları, Beşiktaş’ta şimdi kapanmış olan Trabzonlular Derneği’nde bir paneldeyiz. Konu Trabzon’un eğitim sorunları (ismi daha yakışıklı bir şeydi ama özü buydu), konuklar iki tane Trabzonlu kadın rektör. Kısa bir süre önce Hrant Dink bir Trabzonlu tarafından katledildiği için Türkiye’nin geleneksel Trabzon’u linç ayini devam ediyor; biz de kuyruğu kıstırmış önümüze gelen yerde Trabzon’un ne kadar köklü ve zengin bir tarihe sahip olduğunu, ne büyük vatan evlatları yetiştirdiğini vs. anlatmak için çırpınıyoruz. Bir kısmımız da başına beyaz bere geçirip, bildiği metotla tepki veriyor. (Kısa geçiyor ve konunun sapmaması adına paneli yöneten Abbas Güçlü’nün Trabzon ve Trabzonlular hakkında rahatlıkla sarf ettiği hakaretamiz sözlere girmiyorum)

İşte bu ahval ve şerait içinde düzenlenen panelde Trabzon’un eğitimle ilgili sorunları hakkında iki koca rektörün söyledikleri (daha doğrusu bağıra bağıra ve ellerini masaya vura vura haykırdıkları) dönüp dolaşıp “Karadeniz’deki en büyük sorun cemaatler, tarikatlardır!” yargısından başka bir şey olmadı. Ardından coşkulu alkışlar… Sonra? Çay, kuru pasta, biraz ayaküstü geyik, tabii horon…

Sorun tespit edildi, suçlu bulundu. Peki çözüm? Öyle bir derdimiz yoktu. Aslında sorun aynı zihniyete sahip bir grup insanın bir araya gelip, yalnız olmadıklarına bir kez daha iman tazelemekti, o da gerçekleştiğine göre gönül rahatlığıyla dağılabilirlerdi. Ama durun, hakkını yemeyelim. Hazirunda bulunan aydınlardan biri “Bunlar hep Trabzonspor’un yüzünden, en iyisi küme düşsün!” diye bir çözüm önerisi sundu. Hiçbir şey dememekten iyidir yine de.

Kimseyi itin kulağına sokmaya niyetli değilim. Sorun varsa ve sorunların farkında olan birileri varsa, çözüm yolları da aranmalı. Bu tabii sorunların varlığından bile haberdar olmayanların yapacağı bir şey değil.

Bizim aydın taifesinin tıkandığı nokta, sorunların farkında olduğu halde ya yanlış teşhis yapması; doğru teşhis de yapsa yukarıdaki örnekte görüldüğü çözüm arayacağı yerde toplu terapiyi tercih etmesidir.

Trabzon ve Trabzonspor’un sorunları bir günde oluşmamıştır, çözümü de bir günlük çabayla mümkün değildir. Uzun, sabırlı, meşakkatli ve sistematik bir çalışma gerekir. Kim yapacak bu işi?

İşte tam burada bir “aydın açmazı”yla karşılaşıyoruz. Sorunun olduğu yer adı üstünde temiz değildir, rahat değildir, huzurlu değildir. Çözüme yöneldiğiniz zaman bu alana girmeniz gerekir. Üstünüzün başınızın kirlenmesi, belki kafanızın gözünüzün yarılması söz konusudur. Aydın kişi bunu görür görmez refleksif olarak geri çekilir, netice itibariyle de sorun büyür gider. Gitgide çözümü daha da zor hale gelir. İşte o zaman aydın kişi ne yapar? Trabzonspor’un sıkıntılı bir maçı devam ederken sosyal medyada ““ben bıraktım maçı, Trabzonspor’u falan kardişim. Filan yerde doğayla baş başa, huzurlu bir şekilde çayımı/rakımı yudumluyorumlay lay lom!..” der.

Birilerinin çamur-çorak içinde kalmayı göze alması gerekiyor, yoksa her şeyimiz değilse bile çok şeyimiz olan Trabzonspor’u kaybederiz ve bilinçaltımızda saklamaya çalıştığımız “Trabzonspor’un bize avam yanımızı hatırlattığı” inancı yüzünden mücadeleden bu kadar kolay vazgeçtiğimizi fark ettiğimizde kafamızı duvarlara vurmamız da bir işe yaramaz.

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg