Stefan Zweig-Satranç
Erkan Ergül

Stefan Zweig-Satranç

Advert

"Satranç her şeyden önce bir mücadeledir"

Emanuel Lasker

KALE

Bir taşra rahibinin on iki yaşında babasının ölümüyle çaresiz kalan Mirko Czentovic’i yanına alması ile başlıyor hikâyemiz. Stefan Zweig bütün romanlarında olduğu gibi Satranç’ta da ustaca bir biyografik anlatım gerçekleştirerek, Mirko’yu odanın duvarında oynayan bir sinema filminin kahramanı gibi canlandırmayı başarır.

PİYON

Mirko asla yaşıtlarına benzemeyen bir çocuktur. Cümle kurmakta zorlanan, hesap yapmak için parmaklarını kullanmaktan öteye geçememiş bir zekâya sahiptir. Yazarın tanımı ile;

 “Mirko, kendisine belki yüz kez açıklanmış olan harflere boş gözlerle bakmayı sürdürmüştü; çok ağır çalışan beyni, en basit ders konularını dahi içinde tutabilecek güçten yoksundu.”

Bu ağır işleyen beynin bilinmedik bir özelliği ise, sonradan çıkacaktır su yüzeyine. Rahip ile hemen her akşam satranç oynayan Jandarma’nın dizlerinin dibine sokulup, saatlerce bu oyunu izliyordu.

FİL

Yine böyle bir gece, Rahibin işinin çıkması sebebiyle yerini Mirko alır. Gündelik hayatta ağır aksak işleyen beyni, satrançta ise usta bir matematikçi gibi işliyordu. Bu özelliği ile ünü, yaşadıkları kasabayı da aşarak onu dünya şampiyonluğuna taşımıştır.

AT

Asıl hikâyemiz ise; New York’tan Buenos Aires’e gitmekte olan gemide yaşanmaktadır. Etrafı ile hiç diyalog kurmayan, çevresine küçümseyen gözler ile bakan ve yalnızca parayı düşünen Mikro’nun karşısına, uzun bir süre Nazilerin psikolojik baskısına maruz kalmış Avusturya’lı bir avut olan Dr.B. çıkmıştır.

VEZİR

Gestapo’nun sıra dışı konuşturma tekniklerini denedikleri Dr.B., kaldığı otel odasında yalnızlığın ve her gün aynı eşyaları görmenin dayanılmazlığı ile karşı karşıya bırakılmıştır. Arada sıra ise sorguya götürülerek, uyguladıkları bu baskı yöntemiyle konuşturulmaya çalışılıyordu. Yine böyle bir sorgu öncesi sırasını beklerken, vestiyerde duran bir alman subayının pardesüsünün cebinde fark ettiği kitabı gizlice yürütür. Ne var ki, odasına döndüğünde ve kitabın sayfalarını çevirdiğinde büyük hayal kırıklığı yaşar. Çünkü kitap, büyük ustaların Satranç hamlelerini anlatmaktadır.

Elinden bir şey gelmiyordur. Tek çare, elindeki kitap ile yetinmek olacaktır. Ve öyle yaparak kitabın sayfalarında, zaman içerisinde kaybolur. Kitapta yer alan bütün hamleleri beyninin en ucra köşelerine kadar hapseder.

“Suskunluğun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalgıç gibi yaşıyordu insan, kendisini dış dünyaya bağlayan halatın kopmuş olduğunu ve o sessiz derinlikten hiç bir zaman yukarı çekilmeyeceğini ayrımsayan bir dalgıç gibi hatta.. Duracak, görecek, hiçbir şey yoktu, her yerde ve sürekli ve sürekli hiçlikle çevriliydi insan, boyuttan ve zamandan tümüyle yoksun boşlukla…”

ŞAH

 “Dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.”

Dr.B. bu baskıyı daha fazla kaldıramaz ve gözlerini açtığında bir hastane odasında bulur kendisini. Satranç hamleleri ile zihnini öyle meşgul etmiştir ki, artık kendi kendine saatlerce satranç oynamaya başlamıştır. Öyle ki; “Siyah Ben olarak yaptığım her hamlenin ardından, hararetle Beyaz Ben’in ne yapacağını bekliyordum. İlk Ben’den her biri, öteki bir yanlış yaptığında bir zafer sevinci yaşıyor, ama bununla eş zamanlı olarak da kendi beceriksizliğinden ötürü öfkeye kapılıyordu” diye tanımlıyordu, bu kısır döngüyü.

Dr.B. ile Mirko ister istemez karşı karşıya gelir. Tek oyun olarak masaya oturduğunu söyleyen Dr.B., bu oyunu kazanarak dünya şampiyonu Mikro’ya mağlubiyeti tattırır. Fakat, oyun süresince, geçmişten gelen baskı ister istemez Dr.B.yi esir almıştır. Bunu fark eden Mirko, ikinci bir oyun teklifinde bulunur. Doktorunun “asla satranç oynama, uzak dur” telkinlerini kulak arkası eden Dr.B. 64 kareye bakarken, adeta hipnoz olmuş gibiydi ve Mikro’nun teklifini bir kez daha kabul eder.

Oyun başlar... Karşılıklı hamleler ve derken Mikro kendisine ayrılan hamle süresi olan 10 dakikayı sonuna kadar kullanarak, Dr.B.nin geçmişte ruhunda oluşan yıpranmanın, onu esir almasını sağlıyordu. Oyunun ortalarına geldiğinde ise, Dr.B. artık kendisini kaybetmiş, anlamsız anlamsız hareketler sergileyerek, otel odasında yakalandığı o büyük krize doğru hızla ilerliyordu. Tam bu esada imdadına, Avusturyalı vatandaşı yetişir ve onun dikkatini çekmeyi başarır. Bunun üzerine, Dr.B. birden ayağa kalkar ve oyunu yarıda bırakır.

M A T

Zweig’in bir önceki kitabını anlatırken insan psikolojisi ve biyografi konusunda nasıl usta olduğuna değinmiştim. Ölümünden önce tamamladığı bu kitap, belki de yazarın bu alanda zirve bir eseridir.

Okumak isteyenler için, kaçırılmayacak bir eser. Bana ise, bu eserden son bir cümle ile nokta koymak düşüyor.

 “Bir insan kendini ne kadar sınırlarsa, öte yandan sonsuza o kadar yakın olur; işte böyle görünüşte dünyadan kopuk yaşayanlar, özel yapıları içinde karınca gibi, dünyanın tuhaf ve eşi benzeri olmayan bir maketini kurarlar.”

Erkan ERGÜL

Twitter : @Kutoz_

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg