Bilgiyi Talep Eden Bir Toplumsal Anlayış Gerek
Advert

Bilgiyi Talep Eden Bir Toplumsal Anlayış Gerek

Bilimin geldiği seviyeden yoksun yöntemlerle ürettiklerimize bırakın dünyayı, kendimiz bile müşteri çıkmayız. Burada en önemli sorumluluk üniversitelere düşmekle birlikte, değişimin toplumdan gelmesi gerekmektedir.

EĞİTİM - 2018-10-15 18:54:58

İnsanlar çoğu zaman doğası gereği işlerinde verimliliği artırmayı öngören teorik yöntemlere itibar etmez. En hayati konularda bile kendisini psikolojik olarak rahat hissettiği  alışkanlıklarına, geçmiş deneyimlerine göre hareket eder. Fakat bu davranış biçimi özellikle dünya ile rekabet etmemiz gereken alanlarda işe yaramaz. Üretmeyi engeller, verimliliği ortadan kaldırır, taklitçiliği artırır, geleceğimizi çalar, bizi ve çocuklarımızı başkalarına muhtaç eder. Verilerimiz, niyetlerimiz, sırlarımız, planlarımız bilgiye dayalı iş yapanların gözetimine ve kontrolüne geçer.

Bilim, kutsal ve dokunulmaz bir alan olarak tanımlamamakla birlikte, bize hangi işlerin hangi koşullarda işe yaradığını, o günkü şartlar altında hangisinin daha verimli olduğunu gösteren bir kılavuzdur. Başka bir ifade ile ürettiklerimizin işe yaraması, eğitim ve araştırmalarımızın kalitesinin artırılması, hayatımızın düzene girmesi, uygar bir şehir sisteminde yaşamamızın koşullarını bize ancak bilim gösterebilir. Bilimden yararlandığımız oranda başkaları tarafından dikkate alınırız. Bilimsel seviyemiz aynı zamanda insanlığa katkımızın da bir ölçüsüdür.

Bilimin geldiği seviyeden yoksun yöntemlerle ürettiklerimize bırakın dünyayı, kendimiz bile müşteri çıkmayız. Nesnel verilerin yönlendirmediği eğitim sistemi ile imkanımız olsa  kendi çocuklarımızı yüzleştirmeyiz. Artan nüfusumuzun ihtiyaçlarını el yordamı çalışmalarla karşılayamayız. Bilimin etkili olmadığı alanlarda sürekli başkalarının ürettiği fikirler tarafından yönlendiriliriz, başkalarının geliştirdiği araç-gereçlere mahkûm bir şekilde hayatımız sürüp gider. Dışarıdan satın alınan her araç gerece sadece para ödemeyiz, üretenin kültürünü de transfer etmek zorunda kaldığımız için toplumu toplum yapan toplumsal kimliğimizi de kaybederek görünmeyen daha büyük bir bedeli ödemiş oluruz.

Çiftçimiz Hollanda’da tarımın nasıl yapıldığından haberdar olduğunda kendisinin yaptığının tarım olmadığını, organize sanayi bölgesindeki girişimcimiz Japonya’da benzer alanlarda gerçekleştirilen çalışmaları gördüğünde kendi üretme yöntemlerinin anlamsız olduğunu görecektir. Eğitimcilerimiz ve yöneticilerimiz Güney Kore’nin eğitim sistemini yakından gördüğünde bizim kapalı mekanlarda çocuklarımızı oyalamaktan başka bir şey yapmadığımızı fark edecektir. Araştırmacılarımız Amerika ve Avrupa’daki birçok üniversiteyi yakından tanımış olsalar, başkasının icat ettiği makinaları kullanarak analiz sonuçlarını yayınlamanın, başkasının geliştirdiği tedavi yöntemlerini hastasına uygulamanın, geçmişte yapılanları arşivlerden çıkararak sonuç çıkarmadan neşretmenin bilim olmadığını anlayacaktır.

Bütün bu örneklere baktığımızda günümüzde alınanın, satılanın, talep edilenin, dikkate alınanın, itibar görenin arkasında bilgiye değer vermek olduğu görülecektir.

Peki ne yapmak gerek?

Burada en önemli sorumluluk üniversitelere düşmekle birlikte, değişimin toplumdan gelmesi gerekmektedir. Toplumun her kesimi, işini daha iyi koşullarda, daha verimli ve daha üretken olarak bilgiye dayalı nasıl yapması gerektiği konusunda talepkâr olmalıdır.  Bunun da en etkili yolu; çocuklarımızın yeteneklerini ortaya çıkaran ve yönlendiren etkili bir eğitim yapılanmasıdır. Elbette belli yaş grubundaki çocuklarımızı eğitmemiz tek başına yeterli değildir. Eğitilmiş nüfusumuzu etkisizleştirmeyen bir toplumsal anlayışa da ihtiyaç vardır. Bu bakımdan eğitim kurumlarının odak kitlesi dışında kalan halkın eğitimi konusunu da en az çocuklarımızın eğitimi kadar önemsemek gerek. Eğitilmiş toplum her zaman bilgiyi talep edeceğinden ister istemez bilimi önemseyen ve sahiplenen bir toplumsal kültür gelişecektir. Böylece bilgiyi üretenlerle kullananlar arasında bir iletişim kurulmuş olacaktır. Eğitimin ve araştırmaların kalitesi konusunda halk kitlelerinden bir talep ve baskı gelmediği sürece herkes oyalanmaya devam edecektir.

DİĞER HABERLER