Üniversitelerimizde Hangi Bölümler Kapatılmalı
Advert

Üniversitelerimizde Hangi Bölümler Kapatılmalı

Ülkemizde bir bölümde öğrenci doluluk oranları yüksek ise bölüm açık olmalı, düşükse kapatılmalı anlayışı hakim olmaya başlamıştır. Üniversiteler sadece eğitim-öğretim alanları olarak görülmeye başlandığında, üniversitelerin araştırma ve geliştirme ile toplumsal diğer görevleri göz ardı ediliyor demektir.

EĞİTİM - 2018-11-09 18:37:06

Yıllar geçtikçe üniversite sınavına giren aday sayıları artarken bir taraftan da üniversitelerde açık olan bölüm ve programların önemli bir kısmı kapanma durumu ile karşı karşıya kalmıştır. Hal böyle olunca tercih edilmeyen bölümlerin durumları ile ilgili bazı çareler aranmaya başlanmıştır. Akla gelen ilk çare ise bu bölümlerin kapatılması yönünde olmaktadır.

Bazı bölümlerin kapatılmak istenmesinin haklı gerekçeleri olmasına karşın, ülke için önemli olduğu halde öğrencisi olmayan bölümlerin de kapatılması yönünde irade gösterilmesi eğiliminin doğru olmadığını düşünüyorum. Diğer taraftan dünyada gelişen bilgi birikimi ve teknolojik ilerleme ile evrilmiş, başka bir aşamaya geçmiş birçok bölümün halen ülkemizde öğrenciler tarafından tercih ediliyor olması da oldukça ilginç.

Ülkemizde üniversitelerde sözel alanlarda doluluk oranlarının fen alanlara göre daha fazla olması bu alanlara ihtiyacın fen alanlarından daha fazla olduğu anlamına gelmemeli. Zira sözel alanlardaki üniversite adaylarının fen alanlara göre yaklaşık iki kat fazla olması ister istemez sözel alanların tercih edilme sıklığını artırmaktadır.

Bazı bölümlerin doluluk oranlarının düşük olmasının bir nedeni de o alanda ülkemizde anlayışın, iş olanaklarının, araştırma geliştirme çalışmalarının yeterli düzeyde olmamasıdır. Örneğin ülkemizde tarımda ve hayvancılıkta üretimin artırılması, var olan biyoçeşitliliğimizin tespiti, korunması ve yararlanma imkanlarının araştırılmasına ilişkin akademik bilgiye dayalı bir anlayışın olmaması bu alanlarda ilgili bölümlere olan ihtiyacı azaltmaktadır.

Bazı bölümlerin tercih edilmemesinin nedenlerinden birisi de ilgili bölümün güncelliğini kaybetmiş olmasıdır. Bölümü ilgilendiren konularla ilgili dünyanın geldiği noktadan habersiz yürütülen eğitim-öğretim ve aynı yöntemlerin kullanıldığı, tekrar eden çalışmalar üzerine kurgulanmış araştırma faaliyetleri bölümün güncelliğini yitirmesinde önemli rol oynamaktadır. Bölümün kuruluşunda rol alan hocaların çalışmalarının birkaç nesil geçmiş olmasına rağmen benzer bir şekilde öğrencileri tarafından tekrarlanıyor olması sıklıkla karşılaşılan bir durumdur.

Toplumun ihtiyaç duyduğu birçok şeyin yurt içinde üretilmesi yerine yurt dışından ithal edilmesi, özellikle uygulamalı bölümlerin teorik çalışmalara yönlenmesine, bu durumda da ilgili alanlardan mezun olanların istihdam olanaklarının düşmesine neden olmaktadır.

Ülkemizde il merkezlerinin dışında birçok ilçede, kalite unsurlarından daha çok yöreye öğrenci gelmesinin yaratacağı gelire odaklanılması nedeni ile fakülte ve yüksekokulların açılması, birçok bölüm ve programların tercih edilmemesine neden olmuştur.  Bu yaklaşımın ülkemiz ekonomisine maliyeti üst seviyelere çıkmıştır.

Bazı bölümlere öğrenci gelmemesi üzerine değişik palyatif çözümlere yönelinmektedir.  Bunlardan birisi de aynı içerikte olsa da bölüm adlarını cazip hale getirmektir. Örneğin finans konusunda risk analizleri ile ilgili olan “Aktüerya” bölümünün 2018 verilerine göre doluluk oranları %58’dir. Bölümün adı “Aktüerya Bilimleri” olduğunda %100, “Aktüerya ve Risk Yönetimi” olduğunda ise % 37’ye gerilemiştir. Diğer alanlarda da benzer örnekler çoğaltılabilir.

Ülkemizde bir bölümde öğrenci doluluk oranları yüksek ise bölüm açık olmalı, düşükse kapatılmalı anlayışı hakim olmaya başlamıştır. Bu durum kısmen geçerlidir. Üniversiteler sadece eğitim-öğretim alanları olarak görülmeye başlandığında, üniversitelerin araştırma ve geliştirme ile toplumsal diğer görevleri göz ardı ediliyor demektir. Zaman zaman üniversite giriş sınavı ile ilgili sistemsel değişmelerin neden olduğu çalkantılar ve gençlerimiz ile ailelerinin olayları algı biçimine bağlı olarak bölüm tercihlerindeki değişkenlikler üniversitelerdeki bölümlerin tercih edilebilirliğinde birkaç alanı hariç tutarsak anormal ve dönemsel farklılıklara neden olmaktadır. Tek başına doluluk oranı istatistiklerine göre bölüm kapama ve açma düşüncesi ülkemizin geleceği açısından çok önemli sakıncalar ihtiva etmektedir.

Üniversitelerimizde mevcut durumun da bu şekilde devam edemeyeceği aşikârdır. İvedilikle ister öğrenci tercih etsin ister etmesin, ihtiyaç duyulan alanlar yeniden belirlenmeli, ihtiyaç duyulan bölümlerin öğrenciler tarafından tercih edilmemesinin gerçek nedenleri analiz edilmeli, birçok alan lisansüstü çalışmalara ve araştırma-geliştirme faaliyetlerine yönlendirilmelidir. Bu kapsamda da ilgili birimlerin misyonları yeniden tanımlanmalı ve bu birimlerin misyonları etrafında faaliyet göstermesi sağlanmalıdır. 

Bütün bunlar yapıldıktan sonra ancak, hangi bölümlerin açık tutulacağına, hangilerinin dönüştürülmesine ihtiyaç duyulduğuna veya hangilerinin kapatılmasının gerekli olduğuna karar verilmelidir. 

 

 

 

 

DİĞER HABERLER