Aslında iş o gün bitmişti…
Araplar ta o gün zelil duruma düşmüştü…

Şimdi Trump, ‘gittim, gördüm ve vurgunu vurdum,’ diyerek 3 trilyonu cebellezi yapıyor. …

O kadınlar ki yazık: Saçlarıyla tatmin etti, şehvet çılgını azgın, doyumsuz şerefsizleri…

 

Peki zafer nedir? Tarihe gidelim de örnek kallâvili olsun.

Hz. Ali, halâ çok seviliyor ve birçok kişi kendine “seyit deyip onun sülalesine dayamaya çalışıyor.
Halbuki o şehit oldu ve iktidarı kaybetti.

İktidarı Muaviye ele geçirdi, zaferi o kazanmıştı. Hatta sülalesinin ismiyle Emevî devletini kurdu, büyüttü onu imparatorluk yaptı. Yani açık farkla Muaviye işi alıp götürmüştü.

Öyle mi acaba?
Ve işte asırlar eledi eledi ve muhteşemi ortaya çıkardı ve kararını verdi: “Tarih, o samimi tavrı, o ulvi duruşu ile zafer Ali’nin” dedi.

Bugün, bir imparatorluk kurmuş olan Muaviye’nin esamesi okunmuyor ama Hz. Ali, tüm kalplerin ölümsüz hünkârı olabiliyor.

Muaviye, çok acınacak biri: Dünyanın en değerli varlığının dizinin dibinde otur da hiçbir şey alma, aksine o değerin reddettiği dünya menfaatlerine sarıl… Bu yetmez gibi çağın en büyük zalimi Yezit’i yetiştir.

Ah Ali, sen ne muhteşem insanmışsın. Peygamberimizi de yanıltmadın. O sana, “Ali, ilmin kapısıdır,” dedi onu ispat ettin. Ardında samimiyetin zirvesi Hüseyin’i bıraktın.
Zaferin zaferi de senin, yenilginin zaferi de senin… İşte büyüklüğün de burada… 

İnsanoğlu buradan dersler çıkarabilir mi?.. Bizce çok dersler çıkarır.

 

Yine, zafer: Hanefi’nin iki zalim iktidara karşı duruşundan zerrece taviz vermeyip zindana atılması, işkence görmesi ve orada şehit edilmesi nihayetinde “azam” mahlasını alarak İmam-ı Azam olmasıdır. 

Bu da Emevî ile Abbasi’nin birbirini aratmadığının belgesi. Buradan hem alimler hem de siyasiler ders çıkarmalı, bizce…

 

Zafer, Yunus Emre gibi Hakk’a ve halka yaslanarak yırtık bohça, bir hırka ile yürümek ve tüm çağların sevgilisi olmak bir zerre dahi unutulmamaktır. Zafer, Çin sarayını kırk yiğidi ile basan Kürşat’ın orada korkusuzca vuruşabilmesidir, sesi yüzlerce yıl yankılanıp durur.

Ulubatlı Hasan’dan Malkoçoğlu’na… Büyük Türk komutan Horasanlı Ebu Müslüm Piri Reis’e… Daha nicelerine zafer yenilgilerle sonsuza doğru yürür…

Buradan kim ibret alır bilemeyiz de alındığı an da Allah’ın yegâne sevgilisi olunur, bunu biliriz. 
 

Ah unutulanlar… Unutulanlar nice çok…

Yaşadıkları gerçek mi yalan mı, bilinmeden nice gelip gidenler…

Mevla, akıl, kalp, kendinden ruh vermiş de bu değerleri algılayamamış nice insanlar da var…

Servetten öte ömürlerini hiç’in içinde geçirmişler…

İşte bugünkü Arap liderlerin düştü hal bundan bile daha kötü, onlar hiç bile değil.

Dünyanın en zengini de Arap, en fakiri de…

Ey, Arap liderler bu günah size sonsuza kadar yeter…


Ah asıl, zulmün tahtında unutulmayanlar var:

Yaşadıkları an kendilerini ilah sanıp öldükten sonra asırlarca lanetlenen: Firavun, Nemrut, Karun, Ebu Cehil, Ebu Lehep, Yezit, Hitler, Stalin, Mao daha niceleri…

Evet, bunlar da dünya durdukça hiç unutulmayacak katmerli zalimler…
Trump, Putin, Şi Cinping böyledir de… Kral Selman Bin Abdulaziz, Muhammed Bin Zayid, Temim Bin Hamad ve Sisi böyle değil midir?..

Arapları paramparça edip perişan bırakan bu zalim liderlerin yatacak yeri var mı?...

Söyleyin Kral Selman’ın Firavun’dan farkı ne?..

Araplar petrol denizinde aç ve susuz yüzüyor… Kralları dünya servetinde Hem de yanında Trump olarak…

Bu unutulmayacakların her birinin inleyerek “ah bu bizi lanetleyenler bir unutsalar” diye yalvarışlarını duyar gibiyim. 

 

Öte yandan yenilgileriyle zafer kazananların huzurunu da yürekten hissediyorum.

Bu kısa anlatımdan “zafer”in ve “yenilgi”nin ne anlama geldiğini artık rahatlıkla algılayabiliriz sanırım.