Emeklemek imiş, onun yazgısı;
Binbir meşakkatle yaşar emekli ;
Hazır çorbasıdır, onun lokması;
Soğuta soğuta içer emekli;
İçine baskılar, sessiz sesini ;
Hiç dik tutamadı, yazık belini;
Namerde açmadı, mahcup elini ;
Eğmedi başını, mağrur emekli.
Adı “devlet” olan o büyük varlık;
Etme bize sakın, zor günde darlık;
Medet arar olduk, her sözde anlık;
Sanki bir yük gibi kaldı emekli.
Yolcu gider, han yakılır, yol kalır;
Beden ölür, mülk kaybolur, ruh kalır;
Koyun otlar, kuzu meler, süt kalır;
Paylaşır yoksulla, kulla emekli.
Emekl yapraktır, sonbahar hazır ;
Gönül tezgahında, dertleri kazır;
Yaşlılık, yalnızlık yanında hınzır;
Akşam olur çöker, gider emekli.